Gerçeği istemiyorsun. Kendi gerçeğini uyduruyorsun. Polisteki dosyan gibi. | Open Subtitles | أنت لا تريد الحقيقة، تختلق الحقيقة التي تريدها مثل ملف التحقيقات ذلك |
O değil! Bunu uyduruyorsun! Benimle oynuyorsun! | Open Subtitles | إنها ليست هي ، أنت تختلق الأمر أنت تعبث معي |
Neyse ki, basın şu aşamada kendi hikayesini uyduruyor. | Open Subtitles | لحسن الحظ أن الصحافة تختلق قصصها الخاصة بشأن هذا الموضوع |
Anormal değil ama, bazen uydurma hikâyeler anlatır. | Open Subtitles | ليست طبيعيه ، أن كنت تفهمنى وكانت تختلق القصص |
Neden böyle bir şey uydurduğunu anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أجهد تفكيري لأفهم لماذا تختلق هذه الحجة. |
Ondan sonrakiler kabul etmelisin ki, senaryoları uydurdun ve herkesi esir ettin. | Open Subtitles | . والسبب أنك عملت جاهداً عليه ,بعد ذلك, عليك أن تعترف أنك كنت فقط تختلق الأشياء , وتحتجز المشاهدين كرهائن |
Elektrik kaynakli bir yanginmis. Neden boyle hikayeler uyduruyorsun? | Open Subtitles | لقد كان ماسا كهربائيا لماذا تختلق قصص كهذه؟ |
Bu kızla evlenmemek için bahane uyduruyorsun. | Open Subtitles | هاه؟ تجلس هنا وتحاول ان تختلق الاسباب كي لا تتزوج لايلا |
- Mark, bunu sen uyduruyorsun. | Open Subtitles | مارك أنت تختلق هذا لا، أرتشر إن حرف أ في أ.د.م |
Astronot ninja. uyduruyorsun. | Open Subtitles | نينجا رائدة فضاء، إنّك تختلق هذه التفاصيل. |
Söylediklerinin yarısını yolda uyduruyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنتَ تختلق هذا الهراء أينما تذهب، أليس كذلك؟ |
Yapma, şimdi de öylesine İspanyolca kelimeler uyduruyorsun. - Biraz daha sipariş ver. - Aklıma bir şey gelmişti. | Open Subtitles | مع نفحة من الكمون اوه هيا أنت فقط تختلق كلمات إسبانية أطلب المزيد لذلك كنت أفكر |
Annem uyduruyor, Louise'de arsızlaşıyor. | Open Subtitles | مـامـي تختلق الأشياء و لويز أصبحت متغطرسه. |
Ayrıca, o sürtük 4 yaşından beri, hikâyeler uyduruyor. | Open Subtitles | بالإضافة هذه اللعينة كانت تختلق القصص منذ أن كانت في الرابعة |
Hepimizin bildiği gibi, kendisini temize çıkarmak için bu deli saçması hikâyeleri uyduruyor. | Open Subtitles | كل ما نعرفه هو أنها تختلق قصص في محاولة لجعل الجنون عصا النجاة أو شيء من هذا القبيل |
Mazeret uydurma. Arabamı çalmaya kalktın. | Open Subtitles | لا تختلق أعذاراً لقد حاولتَ سرقتي |
Fahişe gibi bahaneler uydurma. | Open Subtitles | لا تختلق أعذاراً مثل اللعّين ؟ |
Neden böyle bir şey uydurduğunu anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أجهد تفكيري لأفهم لماذا تختلق هذه الحجة. |
O zaman neden böyle bir şey uydurdun? | Open Subtitles | حسناً، لماذا تختلق الأمر في المقام الأول؟ |
Bu bir daha toz tanesindeki insanlar hakkında hikâyeler uydurmanı önler. | Open Subtitles | هذا سوف يعلمك بألا تختلق قصصاً عن أناس صغيرة تعيش على ذرات غبار أبداً |
- Neden herkesin içinde hikaye uydursun ki? | Open Subtitles | ، لما عساها ، من بين كل الناس أن تختلق قصة ؟ |
Bu hikayeyi uydurup, kendi hayatınızdan fedakarlıkta bulunmadığınızı nereden bileceğiz? | Open Subtitles | كيف نتأكد أنك لا تختلق ما تقول حتى لا تقوم بهذه التضحية بنفسك؟ |
Neden bitakım şeyler uydurmuyorsun, ne desem... yaşayamayacağına dair tıbbi sebepler mesela. | Open Subtitles | لماذا لا تختلق عذرا أنا لا أعرف سببا طبياً يمنعك من العيش هناك |
uydurup uydurmadığını görmek istedim. | Open Subtitles | ان يوج هنا بالاسفل ملجأ للقنابل واردت التأكد من انها لا تختلق الامر |
Bunu kendimi iyi hissedeyim diye mi uyduruyorsunuz? | Open Subtitles | أنت تختلق هذه القصة لتجعلني أشعر بالتحسن؟ |