Ancak 340. gün civarında kandaki kanser DNA'sının yükselişini görebiliriz. En sonunda, 400 ve 450. günler arasında daha da yükseliyor. | TED | ولكن، في حدود اليوم 340، لاحظنا ارتفاع الحمض النووي للسرطان في الدم وفي النهاية ترتفع بشدة عند اليوم 400 واليوم 450. |
Tam tersine, sanki yer son hızda ona yükseliyor gibi geldi". | Open Subtitles | . . بالعكس، أبداً الأرض كانت ترتفع نحوها في سرعة شنيعة |
Cinayet oranı artıyor, suçlar artıyor ama devriye polisi yok. | Open Subtitles | معدلات جرائم القتل ترتفع ، الجنايات مرتفعة ، الدوريات شاغرة |
Bunun sonunda kamera yukarı kayıyor ve bir pencere parçasını çekiyor. | Open Subtitles | في نهاية هذه الكاميرا ترتفع و تلتقط فقط جزء من النافذة |
Eğer büyüme azalırsa, insani ilerleme risk altına girer, ayrıca siyasi ve sosyal istikrarsızlık yükselir ve toplumlar daha karanlık, kaba ve küçük hâle gelirler. | TED | إذا تراجع النموّ الإقتصادي، سوف ترتفع المخاطر السياسيّة وعدم الإستقرر الأمني، وستصبح المجتمعات باهتة، ورديئة وصغيرة. |
ve bir bitkide yüksek oranda karbon olduğunda daha az azot ve B vitaminleri alıyorsunuz. | TED | وعندما ترتفع نسبة الكربون في النبات تنقص نسبة النيتروجين كما تنقص فيتامينات ب. |
Hastamızın boynunda bir kitle var ve son üç saattir ateşi yükseliyor. | Open Subtitles | مريضنا لديه ورم بعنقه و حرارة جسده ترتفع خلال الثلاث ساعات الماضية |
Böylece, pasif dönmeden, aktif dönmeye yükseliyor, yüzde 30'dan yüzde 80'e. | TED | ولذلك ، انها ترتفع من التواء سلبي إلى التواء نشط ، من 30 في المئة الى ما يصل الى 80 في المئة. |
"Sosyal yorum" ve "saygısızlık" 70'li yıllar boyunca yükseliyor. | TED | المواكبة الاجتماعية والاستخفاف ترتفع طيلة السبعينيات. |
Bu da saat başına daha çok yolculuk, saatte üretken oldukları daha fazla dakika demek ve gerçekten kazanç yükseliyor. | TED | و ذلك يعني المزيد من الرحلات في الساعة، دقائق أكثر من الساعة حيث انهم منتجون وفعلا ، الأرباح ترتفع . |
Isı hala yükseliyor. Bir şeyler soğutma programına erişimimizi engelliyor. | Open Subtitles | درجة الحرارة ما زالت ترتفع شئ ما يمنعنا من الوصول لبرنامج التبريد |
içtiğiniz her alkollü içecek ile az da olsa artıyor. | TED | ترتفع بصورة خفيفة جراء شرب أي كمية من الكحول. |
Bu sırada CEO’ların kazançları sürekli olarak artıyor. | TED | ومع ذلك ترتفع رواتب المديرين التنفيذين أكثر وأكثر. |
Burada zeminden, yukarı doğru bir hareket görüyorsunuz. | TED | كما تشاهدون، لديكم قاعدة متحركة ترتفع صعودا. |
3.kız: Tıpkı borsa gibi, yükselir, düşer. | TED | تماما مثل سوق الأسهم ، ترتفع للأعلى ثم تهبط وتستفر في الأسفل. |
Bölücüler ne yazık ki E güvertesinden daha yüksek değil. | Open Subtitles | ولسوء الحظ لم ترتفع المياه عن الطابق الخامس. |
Sanırım Kalk ve onunla tanışmalısın. | Open Subtitles | أعتقد أنك يجب أن ترتفع وتلبية له. |
Eğer cisimleri bir araya sıkıştırırsanız ısı artar. | TED | إذا ضعطت الأشياء مع بعضها ، فإن درجة الحرارة ترتفع. |
Ne? Bu mülk tam Sunset üzerinde, değeri gittikçe yükselecek. | Open Subtitles | هذا المكان يقع فوق الغروب مباشرة القيمة سـ ترتفع للأعلى |
Fakat, daha eşit toplumlarda, bu yüzde 60 ya da 65'e çıkıyor. | TED | ولكن في المجتمعات التى بها عدالة إجتماعية ترتفع النسبة الى 60-65 % |
Bunun yerine ihtiyacımız olan daha fazla kontrol edemeyeceğimiz seviyeye doğru yükselen ortalama yoğunluk. | TED | انما ما نحتاجه كثافة متوسطة ترتفع الى مستوى معين بحيث لا يتوجب علينا ان نقود سياراتنا لمسافات طويلة |
180 yönünde, gezegen yüzeyinden yıldız geçidinden çıkıp hızlanıyor. | Open Subtitles | الوجهة 180 إنها ترتفع من سطح الكوكب.. من إحداثيات البوابة وتتسارع |
"...onun parmakları krem peynir olmuştu vücut sıcaklığının yükseldiğini anlayabiliyordum." | Open Subtitles | خلال جبنة الكريمة شعرت بحرارتها ترتفع ما هذا ؟ |
Diğer üçü için değerleri tavan yapana kadar yıllarca bekleyebilir. | Open Subtitles | يُمكنه أن يجلس على الثلاثة الأخريات لسنواتٍ عندما ترتفع قيمتها. |
Bir telafi edici özelliği ise, yerden yükseğe kaldırılmış olması, bir hükümsüzlüğe sahip, bir nevi ruhunda boş bir çekirdek var ve ön yüzü ise daha çok şirket ve devlet stiline sahip. | TED | سمة واحدة ايجابية فيها الا وهي أنها ترتفع بعيداً عن الأرض وانها امتلكت هذا الخلاء وفيها مركز فارغ كنوع من الروح وتلك الواجهة تشبه كثيرا نمط الشركات والمباني الفدرالية. |
Bunun gibi bir lalenin, normal lalelerden daha nadir bulunması sonucunda bu çiçeklerin fiyatları yükselmeye başladı ve lalelerin popülerliği de arttı. | TED | زهرة توليب كهذه كانت أكثر فرادة من زهرة توليب عادية وكنتيجة لذلك، بدأت أسعار هذه الأزهار ترتفع ومع ارتفاعها زادت شعبية التوليب |