Her şeyden önce, neyi tartmanız veya ölçmeniz gerektiğini bilmek çok zor. | TED | لأنه، ومن ناحية، تصعب معرفة ما يجدر بك قياسه أو ما يجدر بك تكميمه. |
* Vakti geçmiş bir şöhretli, bana yardım edecek hayat zorlaştığında * | Open Subtitles | ♪ غنياً ♪ ♪ عندما تصعب الأوقات, أحتاج لشخص ليساعدني ♪ |
Bu meseleyi medeni bir şekilde çözmeye çalışıyorum ama sen işi zorlaştırıyorsun. | Open Subtitles | .. أحاول حقاً توضيح هذا بطريقة سهلة , لكنك تصعب هذا كثيرا |
Bazı hayvanları görmek öyle zordur ki, adeta hayalet gibidirler. | Open Subtitles | بَعْض الحيواناتِ تصعب جداً رؤيتها تبدو كالارواح. |
Cocuklari biraksan her zora geldiklerinde elindeki isleri birakirlar. | Open Subtitles | عندما تصعب الأمور إن تركتهم على هواهم هذه فتاة طردت من الجامعة |
Öğrenmeye çalışıyorum ama kimse geçen yılı hatırlamıyorken laneti kimin yaptığını çözmek biraz zor. | Open Subtitles | أعمل على ذلك لكنْ تصعب معرفة مَنْ ألقى اللعنة دون أنْ يتذكّر أحد العام الماضي |
Üzgünüm, Şef. Bu kadar zorlaştırma. | Open Subtitles | انا اسف ياكابتن لا تصعب الامور على نفسك |
Üstündeki aletler onun takip edilmesini zorlaştırıyor. | Open Subtitles | اجهزة الحماية لديه تصعب علينا امر ملاحقته |
Yabancı yatırımlar olmadan su dağıtımını idame ettirmek çok zor. | Open Subtitles | تصعب المحافظة على إمداد ماء دون استثمار أجنبيّ ضخم |
Doğru şeyi yapmak istiyorum, ama bazen doğru şeyin ne olduğunu bilmek, çok zor oluyor. | Open Subtitles | أريد أن فعل الصواب لكن أحياناً تصعب معرفة الصواب |
* Bana yardım edecek hayat zorlaştığında * | Open Subtitles | ♪ عندما تصعب الأوقات, أحتاج لشخص ليساعدني ♪ |
Hayat zorlaştığında bile... Özellikle hayat zorlaştığında... | Open Subtitles | حتي عندما تصعب الأمور خصوصاً عندما تصعب الأمور |
- İşimi zorlaştırıyorsun Tommy. - Sen benim işimi zorlaştırıyorsun. O kadınlar bütün gün burada zaten. | Open Subtitles | ـ أنت تصعب الموضوع على ـ انت تعرف مالذى أتحدّث عنه |
Lütfen, bana inanman lazım... Sana ikinci bir şans vermemi neden bu kadar zorlaştırıyorsun Charley? | Open Subtitles | يجب أن تصدقيني - لماذا تصعب علي أن أسامحك - |
- Bazen en başlarda anlamak zordur, ama karım karnında kelebekler uçuşuyor gibi hissettiğini söylemişti. | Open Subtitles | أحياناً تصعب معرفة ذلك في البداية لكن زوجتي قالت إن ذلك يشبه شعور التقلص في المعدة |
Çocukları bıraksan her zora geldiklerinde elindeki işleri bırakırlar. | Open Subtitles | الأولاد دائما سيرغبون بالتوقف عندما تصعب الأمور إن تركتهم على هواهم |
Çocukta hemoroit vardı, o yüzden izlemesi biraz zor ama... | Open Subtitles | كنّا على كومة أوراق، لذا تصعب الرؤية، لكن... |
Ra Im'in işlerini zorlaştırma. | Open Subtitles | و لا تحاول ان تصعب على جيل را أم |
Neden her şeyi şimdi kendi için zorlaştırıyor? | Open Subtitles | لمَ تصعب على نفسها الأمور الآن؟ |
Ve işler sarpa sardığı zaman sadece seninle olmak istediğimi. | Open Subtitles | ولا يوجد أحد أفضل أن أكون معه عندما تصعب الأمور |
Bence sırf ben gitmeyeyim diye zorluk çıkartıyorsun. | Open Subtitles | بدأت اعتقد انك تصعب الامور لانك لا تريدني ان ارحل |
Her seferinde daha da zorlaşıyor. Para para para, bunu yapmaya devam edemeyiz Bob. | Open Subtitles | في كل مره تصعب القصه مال، مال ثم مال |
Durumu daha da güçleştirme. | Open Subtitles | لا تصعب هذا الأمر أكثر من هذا |
Bizim için işleri epey zorlaştırabilir. | Open Subtitles | وبأمكانها أن تصعب الأمور علينا بشكل لا يصدق |
Bu işi bizim için zorlaştırıyorsunuz. | Open Subtitles | حسناً في هذه الحالة أنت تصعب الأمر كله |
Lütfen durumu benim için daha zor hale getirmeyin. | Open Subtitles | أرجوك ، لا تصعب الأمور على |