| Bunun usûle uygun olmadığını biliyorum ama tanıdığım biri Fabry hastalığından muzdarip. | Open Subtitles | أعرف أنّه ليس وضعا طبيعيا لكن فتاة أعرفها تعاني من داء فابري |
| Aynı şeyden muzdarip olmasını ve... ...aynı hastalığı olan insanları korumak... ...için çok çabalamasını bambaşka buluyorum. | TED | وأنا فقط أجد من الغريب أنها تعاني من نفس الشيء الذي حاولت جاهدة لحماية الناس منه. |
| Noktalı virgül, kimlik bunalımı yaşıyor gibi görülebilir. | TED | ربما يبدو وكأن الفاصلة المنقوطة تعاني من أزمة هوية. |
| Bu adamın karısı,dünyadaki tüm ızdıraplardan daha beter bir hastalık çekiyor. | Open Subtitles | زوجة هذا الرجل تعاني من مرض أسوأ من آلام العالم بأكملها |
| İşte bu 46 yaşında bir kadın nüks eden akciğer kanseri hastası. | TED | هذه سيدة تبلغ من العمر 46 كانت تعاني من سرطان رئة معاود |
| Evet, Morgan bazı kayıplardan zarar gördü ama likiditemiz sağlam. | Open Subtitles | نعم , مورجان تعاني من بعض الخسارات لكن سيولتنا قوية |
| Sana neler olduğunu anlayamadığın için çok acı çekiyorsun. | Open Subtitles | إنّكَ تعاني من الكثير لأنّك لا تستطيع فهم ما حدث لك |
| Ancak kimse, dört yıl sonra onu öldüren hastalıktan o zamanlarda bile muzdarip olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | لا أحد كان يعرف، لكنها كانت تعاني من المرض الذي قتلها بعد أربع سنوات |
| Tedavi edilemeyen bir kanserden muzdarip. | Open Subtitles | الحديث بيننا، إنها تعاني من مرض السرطان الغير قابل للشفاء |
| Uykusuzluktan muzdarip olmadığınıza emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنك لا تعاني من قلة النوم ؟ |
| Bay Mancini, anneniz yıllarca uyuşturucu madde kullanımının şiddetlendirdiği bir tür demanstan muzdarip. | Open Subtitles | سيد مانسيني، أمك تعاني من الخرف والذي تفاقم جراء سنوات من الإدمان |
| Onun vitamin eksikliğinden muzdarip olmaması sayesinde bizi ayırt edebilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنك التفريق بيننا لأنها لا تعاني من نقص الفيتامينات |
| Şu anda, neredeyse iki milyar insan su kıtlığı geriliminin yüksek olduğu ülkelerde yaşıyor. | TED | حاليا، حوالي 2 مليار شخص يعيشون في بلدان تعاني من ضغط الماء. |
| Geçici bir hafıza kaybı yaşıyor. | Open Subtitles | من الواضح أنها تعاني من فقدان مؤقت للذاكرة |
| Dördüncü hatta Pam var. Ailevi problemler yaşıyor. | Open Subtitles | باميلا على الخط 4 وهي تعاني من مشكلة عائليه. |
| Fakat artık sırlar açığa çıktı ve yengeçler bunu ceremesini çekiyor. | Open Subtitles | ولكن الآن السر قد تم اكتشافه و السرطانات تعاني من العواقب. |
| Buna kıyasla, dünya çapındaki bir çok temsili demokrasi sönük performanslardan dolayı sıkıntı çekiyor. | TED | في المقابل، معظم الديموقراطيات الانتخابية حول العالم تعاني من الأداء السيء. |
| İlk hastası korkunç acılar içinde kıvranıyor çünkü bir sürü çürük azı dişi var. | TED | وأولى المريضات كانت تعاني من ألم مبرح لأنها كانت تعاني من تعفن عدد من أضراسها |
| Çok geç uyuyorlar. Annem uykusuzluk hastası. | Open Subtitles | انهم يأخذون وقت طويل والدتي تعاني من الارق |
| Bu yüzden onun bazı özellikleri var. | Open Subtitles | لقد ولدت تعاني من متلازمة موبيَس و التي من أعراضها |
| Ve bir kalp yarası ile kırık kaburga kemiklerin nedeniyle acı çekiyorsun. | Open Subtitles | كما أنك تعاني من الأسى وعدة أضلاع مكسورة. |
| Griffin, bunu söylemek kolay değil ama bence uyuşturucu sorunun var. | Open Subtitles | لا يوجد طريقه سهله لقول هذا انت تعاني من مشكله مخدارات |
| Nezle falan mı oldun? | Open Subtitles | رأيتك تلعب على المسار رقم 20 , هل تعاني من الإنفلونزا أو أي مرض آخر ؟ |
| -UCAB'in sorun yaşadığını biliyor muydun uçuştan önce? | Open Subtitles | هل كنت تعلم أن الطائرة الآلية تعاني من مشاكل عندما أذنت لها بالطيران؟ |