Bunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | لأنكِ تعلمين أنّني لو بدأت التنقيب، فسأعثر عليهم جميعاً. |
İstediğimi biliyorsun. Hem de her şeyden çok istiyorum. | Open Subtitles | تعلمين أنّني أريد ذلك أكثر من أي شئ في العالم |
Söyleyemeyeceğimi biliyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تعلمين أنّني لا أستطيع أنْ أكشف عن ذلك. |
Bana patronluk taslama kızım. Seni severim bilirsin. | Open Subtitles | لا تتعاملي بدور السيّدة الآمرة عليّ، لأنكِ تعلمين أنّني أحبّكِ. |
Camillean, bilirsin ben senin Mary-Kate'ine Ashley olmak için doğmuşum. | Open Subtitles | (كاميليا)، تعلمين أنّني ولدتُ لكي أكون التوئم (أولسن) معكِ. -حقاً؟ |
Artık buranın sevgili piyasasında olmayacağına göre buraların sahibi ben olacağım, biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | ولكن بما إنّك خرجتي من نطاق المواعدة تعلمين أنّني سأكون السمكة المثالية هنا |
Bu kararına katılmadığımı biliyorsun. | Open Subtitles | إسمعي , أنتِ تعلمين أنّني لم أوافق على الأمر برمّته |
Haydi ama, seni zorlamak istemediğimi biliyorsun. | Open Subtitles | هيّا، تعلمين أنّني لم أقصد ذلك. |
Bırakmak istemediğimi biliyorsun. | Open Subtitles | أنتي تعلمين أنّني لا أريد أن أنسحب |
Her zaman yanınızda olduğumu biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنّني دائمًا ما سأكون بجانبكِ. |
Göreceğini düşündüğümü biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنّني أؤمن بأنّك ستفعلين |
Artık Kirkland'ta çalışmadığımı biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلمين أنّني لم أعد موظّفاً في "كيركلاند" |
biliyorsun uyumuyorum. | Open Subtitles | حسنًا ، تعلمين أنّني لا أنام |
Olacağımı biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنّني سأفعل. |
- Bunu kastetmediğimi gayet iyi biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنّني لم أعني ذلك |
Seni sevdiğimi biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنّني أحبك. استدر. |
Dennis kızın dairede kalıp kalamayacağını sordu ve ben de Dennis'e hayır diyemem biliyorsun. | Open Subtitles | إنّها.. (دينيس) طلب منّي ما إذا كان بإستطاعتها المبيت في الغرفة العلويّة، ولهذا، تعلمين أنّني لا أستطيع رفض أمرًا (لدينيس). |
Camillean, bilirsin ben senin Mary-Kate'ine Ashley olmak için doğmuşum. | Open Subtitles | (كاميليا)، تعلمين أنّني ولدتُ لكي أكون التوئم (أولسن) معكِ. |
Zedan, çok yakışıklı görünüyorsun... yorgun ama çok yakışıklı. bilirsin işte, çok yoğun çalışıyordum. | Open Subtitles | يا (زيدان) , تبدو وسيماً مُتعَب لكنّك وسيم جدّاً حسناً , لقد كنت تعلمين أنّني أعمل بجد للغاية |
Schubert'i ne kadar sevdiğimi bilirsin. | Open Subtitles | تعلمين أنّني أحب (شوبرت) |