Ama bazen kayıp o kadar büyüktür ki vücut bunu kendi kendisine telafi edemez. | Open Subtitles | ولكن أحيانا تكون الخسارة عظيمة جدا، ولا يستطيع الجسد تعويضها بنفسه. |
Seni üzen her kayıpsa, kısa süre önce zengin olan bu müşterilerin kızlara duyduğu şehveti dindirmek için harcadığı paralarla telafi edilecek. | Open Subtitles | و أي خسائر ستعاني منها سيتم تعويضها بسبب شهوة الأغنياء حديثا منهم الذين أثارتهم الفتيات |
Eğer bunu telafi etmek için bir yol varsa, Seung Jin'i satmam gerekse bile, yapacağım. | Open Subtitles | اذا استطيع تعويضها عن هذه الندبه سوف اعوضها |
Diğer çocuklarda olan şeyler onda yokmuş. Bunu şimdi telafi etmeye çalışıyor fakat başaramıyor. | Open Subtitles | حصل فتيةٌ آخرون على أشياء لم يحصل عليها، و يحاول تعويضها الآن، لكنّه... |
Ama olan oldu. Onun yerini dolduramayız. Asla. | Open Subtitles | لكن ذلك انتهى ولا يمكننا تعويضها |
Gitti ve bunu telafi edecek bir şey yapamıyorum. | Open Subtitles | الآن قد رحَلَت و لا أستطيع تعويضها |
Haklısın. Bunu telafi etmeliyim. | Open Subtitles | ،أنتِ على حق يجب عليّ تعويضها |
Deniz hayvanlarını yemenin, kara hayvanlarını yemekten daha sağlıklı olduğunu düşünenler, denizlere dökülen telafi edilemez atıkları ve zehirli tortuları hatırlamalılar. | Open Subtitles | وبالنسبة لأولئك الذين يعتقدون أن تناول المأكولات البحرية هو "اكثر صحة" من الحيوانات البرية، فقط تذكر كم النفايات الملوثة لا يمكن تعويضها والرواسب التي يتم ضخها في محيطاتنا. |
- telafi etmek istiyorum. - Canını sıkma. | Open Subtitles | أريد تعويضها لكِ - لا تزعج نفسك - |
Cuma da haklı belgeler dışında telafi edemeyeceğim bir şey yok. | Open Subtitles | و(فرايداي) محقّ ليست أشياء لا يمكن تعويضها ماعدا الوثائق |
Bunu telafi etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | بمحاولة تعويضها عن الماضي |
Şimdi ise ona bunu telafi etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | والآن احاول تعويضها عن الأمر |
Onun yerini doldurmaya çalışmıyorum. | Open Subtitles | أنا لا احاول تعويضها |