"تكرهني" - Translation from Arabic to Turkish

• nefret ediyor
• nefret ediyorsun
• benden nefret ettiğini
• nefret eder
• Benden nefret ettiğin
• sevmiyor
• nefret etmeye
• nefret ederdi
• nefret ediyordur
• Benden nefret eden
• nefret ediyordun

Oğlum, o küçük orospu benden kesinlikle nefret ediyor.
يا رجل, هذا الفتاة الصغيرة بالتأكيد تكرهني

Söylemiyor ama benden kesinlikle nefret ediyor.
هي لم تقول ذلك، ولكني أعرف بأنها تكرهني.

Efendi benimle sadece bir gece geçirdi ve dördüncü kardeş artık benden çok nefret ediyor.
قضى السيد ليلة واحدة فقط معي و الأخت الرابعة تكرهني كثيراً

Benden nefret ediyorsun, ama bunun acısını Daniel ve oğlundan çıkarma.
اعلم انك تكرهني.. لكن ارجوك لاتجعل دانيال وابنه يتدخلون في ذلك

Dinle benden nefret ettiğini biliyorum ama şu an ikimiz aynı taraftayız.
أصغِ، أعلم أنك تكرهني الآن لكننا على نفس الجانب في هذه اللحظة

Dünyadaki en kötü insan bensem benden nefret eder ve yolunuza devam edersiniz.
إذا كنتُ اسوأ شخص في العالم بإمكانك أن تكرهني وتمضي قدمًا

Boşver. Akademi benden nefret ediyor. Sebebini bilmiyorum.
انسي الأمر ، الأكادمية تكرهني ، لا أعرف السبب

Ayrıca Jackie benden nefret ediyor çünkü Pam Macy'i öptüm.
وبعد جاكي تكرهني لللآبد لاني قبلت بام مسي

Ve iki hafta önce bana biseksüel olduğunu açıkladı... ve o benden nefret ediyor.
ومنذ اسبوعين اخبرتنى بانها خنثى وبأنّها تكرهني أكثر من أيّ شخص على هذا الكوكب.

Ne kadar stres altında olduğumu görmüyor musunuz? Herkes benden nefret ediyor.
ألا تعلم حجم الضغط الذي علي كل الناس تكرهني

Jules da ondan hoşlanıyor ve şimdi benden nefret ediyor.
حسناً، جولز تحبّه أيضاً و هي الآن تكرهني

Bir sebepten dolayı kediler benden nefret ediyor.
أختار الكلب. لا أعرف ما السبب ولكن جميع القطط تكرهني

Kızım benden nefret ediyor. Hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum.
اوه ، فتاتي تكرهني بسبب انني لاعرف شيئا عنها

Sloan'un ailesi zaten benden nefret ediyor. Yapacağım şey ise durumu daha da kötüleştirmek olur.
عائلتها تكرهني بما يكفي ستزيد الوضع سوءاً فحسب

Hayır, sergiyi o istiyordu, bu yüzden benden nefret ediyor.
لا... هي أرادت العرض، أنا حصلت عليه، والآن هي تكرهني.

Benden nefret ediyorsun. İsyan gerekçesiyle beni buraya terk ettin.
أنت تكرهني لقد ألقيتني على هذه الكوكب المهجور بسبب التمرّد

Hem korkuyor hem nefret ediyorsun.
و لا زلت أنت تخافني و تكرهني كذلك ، لماذا ؟

Biliyorum en çok benden nefret ediyorsun. Bana vurmaya tenezzül bile etmiyorsun!
أعرف بأنك تكرهني أكثر,معلمي أنت لست حتي مضايقة لتضربني

- Yüzlerce defa, telefona uzanıp seni aramak istedim ama haber programını elinden aldığım için benden nefret ettiğini düşündüm.
أمسكت الهاتف مائة مرة للأتصال بك لكن كنت متأكدة بأنك تكرهني بسبب دوري في أخذ برنامجك الأخباري

Yanlış birşey yoktu. India benden ölesiye nefret eder. Gidemem, Rhett.
لم يكن هناك شيء خطأ، إن إنديا تكرهني لذا لا أستطيع الذهاب

Benden nefret ettiğin için mi? Yoksa gerçekten adamı öldürdüğün için mi?
هل لأنّك تكرهني أو لأنك في الواقع ، قد قتلت الرجل؟

Beni sevmiyor.
اليست صاحبة السمو تكرهني ايضا؟

Pekala, şimdi benden nefret etmeye devam edebilirsin.
حسناً ، تستطيع ان تكرهني الآن من جديد

Yatakta sürekli dönmemden nefret ederdi. Terapistinin fikriydi.
كانت تكرهني عندما كنت اتقلب كانت فكرة طبيبها النفسي

Muhtemelen şu anda benden nefret ediyordur.
ليس لها علاقة بهذا انها على الأرجح تكرهني الآن

Benden nefret eden bir şehirle uğraşmam gerekmeseydi değişmek daha kolay olurdu.
سيكون من السهل التغير مالم يكن لزاماً علي التعامل مع مدينة تكرهني

benden nefret ediyordun değil mi?
أنت تكرهني, أليس كذلك؟