Sen orada değildin, biz oradaydık ve polisler o dükkanda bizi bekliyorlardı. | Open Subtitles | أنت لم تكن هناك ، نحن كنا ، والشرطة كانت مستعدة لنا |
Sen orada değildin, biz oradaydık ve polisler o dükkanda bizi bekliyorlardı. | Open Subtitles | أنت لم تكن هناك ، نحن كنا ، والشرطة كانت مستعدة لنا |
Dün odayı incelediğimde o parmak izi orada değildi. | Open Subtitles | هذه البصمة لم تكن هناك عندما فحصت الصالة بالأمس. |
Ne senin adamların, ne de benim arabam orada değildi. | Open Subtitles | رجالك لم يكونوا هناك وأيضا سيارتي لم تكن هناك |
Ne olduğunu bilmiş olsam bile, bu konuda yapabileceğim bir şey yokmuş çünkü bu "Şey" tek başına yaratılamaz. | Open Subtitles | حتى لو كنت أدركت هذا الشئ الناقص لم تكن هناك طريقه لحله.. بسبب عدم المقدرة على خلق هذا الشئ |
Balık bıçağı veya çatalı yoksa, daha ufak bir bıçak veya çatal kullanın. | Open Subtitles | إن لم تكن هناك اياً من الشوكات, استعمل السكين والشوكة الصغيرة لأكل السمك |
Neler olduğunu sana anlatan biri. Yani sen orada değildin. | Open Subtitles | شخصٌ أخبركَ بما قيل وذلك يعني، أنّك لم تكن هناك |
Garip bir aksanla homurdanan biri vardı, orada değildin, adını bile duymamışlardı. | Open Subtitles | شخص ما بلهجة مميزة كان يصرخ علي بأنك لم تكن هناك. و أنك لم تتصل بهم وانهم لم يسمعوا بك. |
Kaynağın orada değildin. | Open Subtitles | لكنك لم تكن هناك أنت لم تكن قريبا من النبع |
Seni kazarken izlemeye gittim ama sen orada değildin. | Open Subtitles | ذهبت لمشاهدتك و أنت تحفر، و لم تكن هناك لتحفر |
Şal orada olabilir, ama kız arkadaşınız orada değildi. | Open Subtitles | ربما كان الوشاح هناك لكن حبيبتك لم تكن هناك |
Sen de İskoçya'ya Cassie'yi görmeye gittin ve o orada değildi sen de Lachlan adında bir İskoç çocukla düzüşmeye gittiğini düşünüyorsun. | Open Subtitles | وانت ذهب إلى سكوتلاند لرؤية كاسي وهي لم تكن هناك وتعتقد بإنها خرجت لتعاشر رجل اسكتلندي اسمه لاكلان |
Almış olmalıyım, daha sonra orada değildi. | Open Subtitles | لا بد و أنني فعلت ذلك ، فالسكينة لم تكن هناك لاحقًا |
Ama orada değildi değil mi Watanabe? | Open Subtitles | لكنها لم تكن هناك هل كانت هناك يا واتانابي ؟ |
Çocukluğunu 1800'lerin sonunda yaşamış. O zamanlar doğru dürüst alet yokmuş. | Open Subtitles | لقد نشأ في القرن التاسع عشر لم تكن هناك أجهزة بعد |
Birinci çalışma, değer veya talimat yoksa bebeklerin yeni oyuncakla nasıl ilgilendiğini keşfetti. | TED | استطلعت الدراسة الأولى كيفية تفاعل الأطفال مع لعبة جديدة إذا لم تكن هناك قيم أو إرشادات مقدمة. |
Ben de sana her zaman yaptığım gibi yardım edebilirim, bebeğim. İhtiyacın olduğunda asla yanında olmadı. Ama ben oldum. | Open Subtitles | يمكننى مساعدتك يا عزيزتى ، كما كنت دائماً ، إنها لم تكن هناك عندما إحتجتى لها ، ولكنى كنت هناك |
Biliyor musun, eğilirler: Somon. Her neyse, onu bulmaya çalışıyorum, orada değil ve arkadaşı Rona'ya çıkıyorum dedim ki, "Rona, büyükannemin nerede olduğunu biliyor musun?" | Open Subtitles | اتعلمون يبدون هكذا على كل حال ، ذهبت لاجدها ولم تكن هناك لذا ذهبت الى صديقتها رونا |
Havlum olmazsa üzerindeki kusmukları fark etmeyeceğimi düşünmüş. | Open Subtitles | رأى أنني لن ألاحظ القئ على المناشف إن لم تكن هناك مناشف أصلاً |
Bu sorun 1954 yılında ortaya çıkmış ve o sıralarda Audrey burada değildi. | Open Subtitles | على الرغم من انه كان في عام 1954 واودري لم تكن هناك حينها |
Cinsel taciz hakkında bir detay yoktu, sadece kabusları vardı. | Open Subtitles | لم تكن هناك تفاصيل عن الاعتداء الجنسي فقط بعد الحادثة |
- Gazetelerde onun hakkında dedikodular yok muydu? | Open Subtitles | ألم تكن هناك شائعات حولها كتبت في الصحف ؟ |
Çünkü gece saat 2 de evinin önünden geçtim ve araban orda değildi. | Open Subtitles | لأنني كنت أقود سيارتي بجوار البيت الساعة 2 صباحاً وسيارتك لم تكن هناك |
Eğer orada değilse, tekrar baştan araştırmaya başlarız. | Open Subtitles | إذا لم تكن هناك يمكننا معاودة البحث مرة أخرى |
Sağlığa zararlı ibareleri yoktu, en azından federal idarenin koydurdukları. | TED | لم تكن هناك مشاكل صحية، على الأقل أمراض محظورة فيدرالياً. |