Geniş ekran bir televizyonun kutusunda oynayan çocuklar görmüştüm ve çalabilmek için o televizyonu kimin aldığını öğrenmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | شاهدت بعض الأطفال يلعبون على تلفاز كبير و حاولت معرفة من اشتراه حتى أرى إن كنت أتمكن من سرقته |
Tekrar televizyon, televizyonun bugünü dediğim şey, bu 1990'daydı ve geleceğin televizyonu bunun gibi görünecek. | TED | نعود إلى التلفاز، كان هذا في سنة 1990، وكان تلفاز المستقبل يبدو بهذا الشكل. |
televizyonumuz sadece DVD oynatıyor ama radyoyu bir kontrol edelim. | Open Subtitles | حسنا، لدينا تلفاز ولكن نستخدمه فقط لدفيدي ربما نجرب الراديو |
ve telefonum ya da televizyonum yoktu, fakat posta vardı | TED | و لم أمتلك هاتف أو تلفاز , لكني كنت أمتلك البريد الأمريكي |
Bu 5.5 gün boyunca el sallayan TV oldu. Sevdiklerine canlı bir mesaj gönderdiklerinde insanlar son derece mutlu oldular | TED | كان هذا تلفاز تلويح على مدار خمسة أيام ونصف، ويشعر الناس بسعادة بالغة عندما يستطيعون إرسال رسالة حارة إلى أحبابهم. |
televizyonları bile olamayacak kadar fakir. | Open Subtitles | فقيرون جداً لدجة لم يكن لديهم جهاز تلفاز |
Bu yerde benim aradığım dışında her şey var, bir televizyon. | Open Subtitles | المكان فيه كل شيء الا الشيء الوحيد الذي اهتم لأمره، تلفاز |
Saat 5'e kadar falan durduk. Mekândaki televizyonda bir film izledik. | Open Subtitles | لما بعد الخامسة صباحاً شاهدنا فيلماً على تلفاز صغير في المطعم |
Bir zamanlar, televizyonun bile olmadığı bir zamanda, sinemanın, radyo ve kitapların olmadığı bir yer vardı. | Open Subtitles | قديما وفيما مضى لم يكن هناك تلفاز ولا صور متحركة ، ولا راديو ولا كتب |
Çünkü duvardaki televizyonun sesi dikkatini dağıtırken 31 çekmek hiç rahat olmuyor Dean. | Open Subtitles | لانه من الصعب فعل العاده السريه بوجود تلفاز يصرخ طوال الوقت |
Yükünü sağlam tuttun ve hala LCD televizyonun yok. | Open Subtitles | أنتِ ثرية بالفعل,ولا زلتِ لا تملكين شاشة تلفاز مُسطحة |
televizyonumuz yok, ama üyelerimizden birisi bu dizinin büyük hayranlarından. | Open Subtitles | لا يوجد لدينا تلفاز لكن إحدى العضوات كانت مهووسة ً بالمسلسل |
Çok fazla televizyon izliyorsunuz, küçük hanım. Bizim televizyonumuz yok, efendim. | Open Subtitles | أنت تشاهدين التلفاز كثيرا , يا شابة ليس لدينا تلفاز , سيدي |
Ve eğer gerçekten macera ararsanız renkli televizyonumuz da var. | Open Subtitles | إن كنتم تشعرون بالمغامرة، فهُناك تلفاز ملون هُنا. |
Kablolu televizyonum ve ölü köpeğim var. Birçok seçeneğim var. | Open Subtitles | أملك وصلة تلفاز وكلب ميت لديّ خيارات عديدة |
Burada bir televizyonum olsun istiyordum neredeyse 100 yıldır. | Open Subtitles | كنتُ أريد وضع تلفاز هنا منذ حوالي مائة عام |
Benim duvar televizyonum,Directv bağlantısı ile HD kalitesinde NFL bileti gibi. -Inanılmaz. | Open Subtitles | لذا ، حائطي الفيديوي أضافة إلى تلفاز مباشر و تذكرة الأحدِ لأتحاد كرة القدم الوطني في المقدمة |
Fakat bir buzdolabı veya bir TV için, iyi çocuk olmaya gerek yoktur. | Open Subtitles | و لكن من أجل ثلاجة او تلفاز لا داعي للعب دور الرجل اللطيف. |
Halamla amcam dindardır. Seks yayını var diye televizyonları bile yoktur. | Open Subtitles | عمي وعمتي متدينان جداً, لا يملكان تلفاز لان كل ما يعرض عليه متعلق بالجنس |
Bart, sana bulaşıkları yıkayana kadar televizyon yok demedim mi? | Open Subtitles | بارت لقد قلت لك لا تلفاز حتى تقوم بغسل الصحون |
televizyon olmamasından daha kötü tek şey... televizyonda golf olması. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الأسوأ من عدم وجود تلفاز ـ هو الغولف على التلفاز |
Patronun televizyonunu tamir etmeliyim, ama önce size bakacak birini bulmam lazım. | Open Subtitles | أصغوا أريد أن أصلح تلفاز مديري لكنني أحتاج لمن يعتني بكما |
Neden yeni bir televizyona ihtiyacımız vardı ki zaten? | Open Subtitles | لماذا نحن بحاجة إلى تلفاز جديد على أي حال؟ |
Maçları izleyebildiğim 1080-P çözünürlükte televizyonlar. | Open Subtitles | إنه تلفاز عال الجوده الذي أتفرج على المباراه به |
Sizin şimdi renkli televizyonunuz da vardır. | Open Subtitles | والشيء الآخر الذي ستخبرني إياه أنه لديكم تلفاز ملوّن ؟ |
Eğer bunun bu kadar uzun süreceğini bilsem televizyonu açardım. | Open Subtitles | علمت أن هذا سيأخذ وقتاً كان علي وضع تلفاز أمامي |