"تمامًا مثل" - Translation from Arabic to Turkish

    • tıpkı
        
    • kuşlardaki
        
    tıpkı bunun gibi durumlar için eklediğim küçük bir özellik. Open Subtitles إنه شيء ضئيل أضفته من أجل مواقف تمامًا مثل هذه
    Hayatımızda trajedi ve eğlence arasında gitgeller yaşıyoruz, tıpkı bu karakterler gibi. TED نحن في دورة حياة من المأساة والفرح تمامًا مثل هذه الشخصيات
    Müzik şu parçalara ayrılır: ritim, melodi ve harmoni, tıpkı yaşamlarımız gibi. TED الآن، لدى الموسيقى هذه الأجزاء:- الإيقاع واللحن والانسجام الموسيقي، تمامًا مثل حياتنا.
    Yani bunun anlamı, dinozorların ciğerlerinin üst kısmı tıpkı modern kuşlardaki gibi yerine sabitlenmiş durumda olacaktır. TED وهذا يعني أن السطح العلوي لرئتي الديناصورات سيثبت في مكانه، تمامًا مثل الطيور الحديثة.
    Ciğer dokusu ya da hava kesesi dokusu, omurları işgal edip tıpkı modern kuşlardaki gibi içlerini oyuyordu ve solunum sisteminin parçalarını yerine sabitleyip hareketsiz bırakıyordu. TED كانت أنسجة الرئة أو أنسجة الكيس الهوائي تغزو الفقرات، وتفرغها تمامًا مثل الطيور الحديثة، كما وتثبت مناطق الجهاز التنفسي في مكانها، وتجمدها.
    Resimlerimizde bu yansımalar beyaz, gözden çabuk kaybolan, hareketli şekiller olarak görünür, tıpkı bulutlar gibi. TED في صورنا، تبدو تلك الانعكاسات بيضاء وسريعة التلاشي ومتحركة، تمامًا مثل أعمدة الدخان.
    Bunu yapacağız, tıpkı son sefer olduğu gibi. Open Subtitles نحن سنفعل هذا، تمامًا مثل المرّة السابقة
    Sana her konuda bel bağlayacak, tıpkı şu çocuk gibi. Open Subtitles إن الجميع سيثقون بكَ تمامًا مثل ذلك الفتى؟
    tıpkı son turdan bir önceki turdaki gibi. Open Subtitles تمامًا مثل الدورة السابقة والدورة التي قبلها.
    Açık bir günde tıpkı buna benzeyen hoş bir ileri karakolunu hatta onları bile görebilirsiniz. Open Subtitles في يومٍ صافٍ ربما في ثكنة جميلة تمامًا مثل هذه ربما يمكنكِ أن ترينهم
    tıpkı hiç kimsenin Justin'e duruş şeklinin mola vermiş bir dansçı gibi olduğunu söyleyememesi gibi. Open Subtitles تمامًا مثل إنهُ لم يكن أحد يقول لـ جاستن إنه يقف وكأنه راقصة تأخذ إستراحة
    Oluşan şey bir şemaydı, tıpkı bir devre gibi, ancak devrede olduğu gibi elektronlara bağlanan kablolar yok, insanları bir yerden bir yere taşıyan içi vagon dolu tüneller var. TED فالرسم البياني، تمامًا مثل الدوائر، باستثناء الدوائر هنا فهي ليست أسلاك تجري فيها الإلكترونات، بل إنها أنابيب تحتوي على قطارات لنقل الناس من مكان إلى آخر.
    Bu gerçekten önemli. Çünkü; tarih boyunca, eğitim kurumları cinsiyet şiddetini örtbas etti. tıpkı, ceza yargılamamızın bugün yaptığı gibi. TED وهذا مهم جدًّا، لأن المؤسسات التعليمية وعلى مر التاريخ أخذت العنف الجنسي وضربت به عرض الحائط، تمامًا مثل ما يفعل اليوم نظامنا للعدالة الجزائية.
    Evrim de tıpkı ''yer çekimi teorisi'' kadar gerçek. TED التطور حقيقة تمامًا مثل "نظرية الجاذبية الأرضية"
    Sadece birkaç sene önce Europa'yı gözlemleyen Hubble, tıpkı Enceladus gibi güney yarım küresindeki yarıklardan su dumanı püskürttüğünü gördü. TED مرصد هابل الفضائي، قبل سنتين فقط، راقب قمر يوروبا، وشاهد أعمدة من المياه تتناثرُ من الشقوق في نصف الكرة الجنوبي، تمامًا مثل قمر إنسيلادوس.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more