Geçen hafta özel bir teslimat almasından sonra radarımıza girdi. | Open Subtitles | وظهر على الرادار لدينا لأنه الأسبوع الماضي، إستلم توصيل خاص. |
- Tamam, efendim. Ama ondan sonra başka bir teslimat daha var. | Open Subtitles | أجل يا سيدي ، و لكن علي توصيل طلب آخر بعد ذلك |
Charlie iyi adamdır. sipariş teslim ederken istediği yere park etmesine izin veririz. | Open Subtitles | شارلي رجل طيب، نحن نعطيه راحة في مواقف السيارة المضاعف أثناء توصيل الطلبات |
evlere reçeteli ilaç teslimatı işi, onunla birlikte daha iyi yürür. | Open Subtitles | لـ توصيل الوصفات الطبية إلى المنازل وهذا يبدو أنه مجال تسويقها |
Demek ki, sen bir çeşit karbonhidrat dağıtım sistemi gibisin. | Open Subtitles | إذا ً أنت تعملين في ما يشبه نظام توصيل الكربوهيدرات |
Yine o teslimatçı üniforması giyen eleman. | Open Subtitles | انة نفس الشخص ذو ملابس عمال توصيل الطلبات مرة أخرى |
Çabuk ve saygın bir teslimat yapmaya çalış. | Open Subtitles | لذا عليك التأكد من توصيل البريد بشكل سريع |
Eğlenceli bir fikirmiş. Ama etkili bir teslimat sistemi değil. | Open Subtitles | فكرة مُضحكة، ولكن ليست طريقة توصيل فعالة. |
Şangay'da teslimat yaparak, az bir para... kazanmıştır. | Open Subtitles | كان يجني القليل من المال في توصيل الطلبات في شنغهاي |
Tespit edilemeyen bir nükleer teslimat sistemi küçük ülkenizi bir süper güce çevirebilir. | Open Subtitles | نظام توصيل نووى غير قابل للكشف يمكنه الوصول لبلدك الصغيرة بقوة خارقة |
Çocukluk yıllarını bir çırak olarak harcadı daha şanslı çocuklara oyuncak teslim ederek. | Open Subtitles | قضى سنوات طفولته في توصيل الطلبات. توصيل ألعاب إلى أطفال أوفر حظاً منه. |
Gece mesaimdeki arabayı süren arkadaş kekleri dağıtıyor, sadece yerlerine teslim ediyor. | Open Subtitles | ؟ الشخص الذي يعمل معي بالليل .. في توصيل الكيك المحلى .. |
Bu fotoğrafları Mary'nin ailesine teslim etmek için Brooklyn Köprüsü'nden geçerken saldırıya uğramış. | Open Subtitles | وحصلت سرقة في طريقه عبر جسر بروكلين، تحاول توصيل تلك الصور للوالدين ماري. |
Sana istediğin gün ve saatte teslimatı bedava yapmayı öneriyoruz. | Open Subtitles | يمكنني أن أعرض عليك توصيل مجاني لأي طلب تقدمه اليوم. |
Federallere gittim fakat onlar birkaç uyuşturucu teslimatı için harekete geçmeyeceklerini söylediler. | Open Subtitles | ذهبت للفدرالين لكنهم قالوا بأنهم لايمكنهم التحرك للقليل من توصيل مخدرات |
Sahra Altı Afrika'yı seçtim, çünkü dağıtım için çok geniş bir alan var. | TED | اخترت جنوب أفريقيا لأن هذه منطقة توصيل ضخمة. |
Bu milenyumda bir teslimatçısın ve sonraki milenyumda da teslimatçı olacaksın. | Open Subtitles | أنت فتى توصيل في هذه الألفية و ستكون فتى توصيل في الألفية القادمة |
kurye ya da postacı gibi üniformalı biri olabilir. | Open Subtitles | لذا قد يكون يرتدي زيا رسميا كرجل توصيل او ساعي بريد |
Birisi Bay Pizza servis Kızı olmak istiyor gibi sanki. | Open Subtitles | يبدو ان احدهم يريد ان يكون السيد فتاة توصيل البيتزا |
Ashley, Halley'i eve kadar götürebilir misin, benim işe dönmem lazım. | Open Subtitles | هل يمكنك توصيل هالي للبيت يا أشيلي؟ لأن ورايا بعض العمل |
Bu saatte mi paketim var? Gelen paket sende mi? Burada ne arıyorsun? | Open Subtitles | لدي عملية توصيل الآن لديك عملية توصيل ؟ ما الذي تفعله هنا ؟ |
Vaktimin geri kalanını, tur rehberliği ve yemek servisi yaparak ve kampus postasını dağıtarak geçiriyorum. | Open Subtitles | أنا اقضي بقية وقتي في إعطاء جولات توجيهية و العمل بتقديم الخدمات الغذائية و توصيل بريد الجامعة |
Yemek getiren firmanın aracı bozulmuş. | Open Subtitles | . شاحنات توصيل الأطعمة تعطلت بأكملها فى احتفال عيد الشكر الخاص بنا |
Biliyorum. Bugüne kadar duyduğum en sahte sesli kargo görevlisi. | Open Subtitles | ذلك أكثر صوت رجل توصيل مزيّف سمعته أبداً. |
Bu sahiciliği o andan müzedeki sergiye taşıma kararı aldık. | TED | لذلك فكرنا في توصيل هذا الشعور الواقعي، عند وقوع ذلك الحدث وسط المعرض في حد ذاته. |
Ve bu, pizza dağıtma işimden daha kolay olacaktır. | Open Subtitles | و يجب أن تكون أسهل من الذي كنت اجنيه في توصيل البيتزا |