Genellikle, arteri açık tutmak için metal ya da polimer bir stent yerleştirirler. | TED | يُدخِلون أيضاً وبشكل متكرر دعامة معدنية أو بوليمرية تُبقي على الشريان مفتوحاً. |
Doktor, bu iki kutuyu yan yana tutmak zorunda mısın? İĞNELER | Open Subtitles | هل عليك أن تُبقي هذان الصندوقان بجانب بعضهما البعض؟ |
Plastik bariyerler mikroplu havayı içeride tutuyor. | Open Subtitles | تلك الحواجز البلاستيكة تُبقي الهواء الملوث معزولاً. |
Öldüklerinde aileler onları daha da yakınlarında tutuyor. | Open Subtitles | العائلات تُبقي أعينها على الأطفال حينما يذهبون |
Ama Küçük Zıpzıp, dinlenirken sıkça kanatlarını 45 derecelik açıda tutar. | Open Subtitles | ولكن الصغيرة منها عادةً ما تُبقي جناحيها عندما ترتاح بزواية 45 درجة |
Sürekli olarak yatay konumda kalmasını sağlamanızı istiyorum ve birisi sürekli olarak onun serumuyla ilgilensin. | Open Subtitles | تأكّدْ من ان تُبقي في موضع مُتَّكَأ، التاكد من وضع محليلها باستمرار |
Tek şart bunu gizli tutman. | Open Subtitles | الشيء الوحيد هو أنك يجب أن تُبقي الأمر سراً |
Hem kendini, hem de onu hayatta tutmanı istiyoruz. | Open Subtitles | نريدُكِ أن تُبقي على نفسكِ وعليه، حياً |
Çocuğu ondan uzak tutmalısın. | Open Subtitles | يجب أن تُبقي ذاك الشاب بعيداً عنها |
Bunu başını sabit tutmak için kullanmam gerekiyor, tamam mı? | Open Subtitles | علينا إستخدام هذا. تُبقي رأسكِ ثابت، مفهوم؟ |
Hepsini ailenin karnını doyurup hayatta tutmak için yapıyorsun. | Open Subtitles | أنت تفعل كُل شيء لأجل أن تُبقي عائلتك صحية و على قيد الحياة. |
Sandstorm sinyali kesiyor olmalı mekânı gizli tutmak için. | Open Subtitles | لابُد أن المُنظمة تُشوش على النظام تُبقي ذلك المكان طي الكتمان |
Fakat etrafta çok sayıda iri erkek olduğu için dişiler yavrularını güvenli bir mesafede tutuyor. | Open Subtitles | تُبقي الإناث دياسمها على مسافةٍ آمنة |
Vücudumu kuru tutuyor. Nemi emiyor. | Open Subtitles | إنها تُبقي جسدي جافًا بتقليل الرطوبة. |
Erkekliklerini odasında kilitli tutuyor. | Open Subtitles | إنها تُبقي رجولتهم مٌقيّدة في غرفتها |
Bilgisayarlardaki RAM hafıza birimi verileri kaydetmeden geçici olarak her hareketi ve iletişimi tutar. | Open Subtitles | حسناً، ذاكرة الوصول العشوائية على الكمبيوتر تُبقي سجل متغير... لكل إجراء مُتخذ وكل إتصال تم. لذا، لو ترك لنا دليل، |
Üniversite bütün tehlikeli maddeleri burada tutar. | Open Subtitles | الجامعة تُبقي كل المواد الخطرة هنا. |
Genelde bu çekmecelerde incil tutar mısınız? | Open Subtitles | -أعادةً تُبقي الإنجيل في هذه الأدراج؟ -أجل . |
Sadie öldüğünde annem odasındaki her şeyin olduğu gibi kalmasını istedi. | Open Subtitles | لأنهعندماماتت.. أمي أرادت ان تُبقي كل شيء بمكانه. |
Bu şişko dikişçinin bizim tarafımızda kalmasını sağla. | Open Subtitles | أريد منك أن تُبقي تلك الخياطة الى جانبنا |
İşe yaraması için dilini ağzının içinde tutman gerekiyor. | Open Subtitles | يجب أن تُبقي لسانكِ داخل فمكِ لكي تنجح عملية التبييض |
Sana güzel gözlerini açık tutmanı öneririm... | Open Subtitles | أقترح أن تُبقي عينيكَ الجميلتان مفتوحة" ".. |
O çocukları o adamdan uzak tutmalısın. | Open Subtitles | يجب أن تُبقي هؤلاء الأولاد بعيداً عنه |