| Evet sana yemek, yatak ve kıyafet vereceğim ama bana ücretsiz çalışacaksın. | Open Subtitles | أجل،سأعطيكً طعاماَ وسأعطيك سريراً وسوف اعطيك ثياباً ولكنك ستعمل لدي بدون أجر |
| Aklında olsun, hastane seviyesinde olmasın. Kusmuk geçirmez kıyafet giy. | Open Subtitles | لا شيئ يستدعي الذهاب الى المستشفى يستحسن بك أن ترتدي ثياباً صامدة للقيئ |
| Smokinin dışında bir de uzun bir iç çamaşırı vardı. | Open Subtitles | فضلاً عن بدلة السباحة الأنيقة كان يرتدي ثياباً داخلية طويلة |
| İç çamaşırı giymiyor. Büyük olay. | Open Subtitles | إنها لا ترتدي ثياباً داخلية يا لها من قضية |
| Sürekli kilo vermeye çalıştım. Daha süslü, daha pahalı kıyafetler satın aldım. | TED | حاولت أن أفقد الوزن باستمرار، اشتريت ثياباً فاخرة وغالية. |
| Yanında, Artaban kadar gururlu, pahalı giysiler içinde.. | Open Subtitles | وقريباً منه كلبه، فخوراً مثل ارتبان مرتدياً ثياباً غالية الثمن |
| Senin gibi bir karının güzel elbiseler giymesi lazım. | Open Subtitles | فساقطة مثلك عليها أن ترتدي ثياباً ملائمة و تحملي هاتفك المحمول |
| Yarın için planlar kurduk öğle yemeği, biraz kahve içmeyi önerdim ona bir kaç yeni kıyafet ve bir de yeni saç şekli yapacağız. | Open Subtitles | واقترحت أن نتناول الغداء ونحضر بعض القهوة ونحضر ثياباً جديدة وربما نغير قصة شعره. |
| Bir keresinde durumum kötüyken bana kıyafet vermiştin. | Open Subtitles | مرة عندما كنتُ مفلسة ومحبطة أعطيتني ثياباً.. |
| İş ilanlarına baktı, bana kıyafet ödünç verdi, görüşmelere götürdü. | Open Subtitles | بحثت عن الوظائف وأعارتني ثياباً وأوصلتني إلى المقابلات |
| Ve şimdiyse, yardımcımın gözünde havalı patron olacağım, ...hani daha az "Şeytan Marka Giyer" daha çok "Melek Günlük kıyafet Giyer" olacağım. | Open Subtitles | تقليل من "الشرير يرتدي برادا"، و التعامل كـ "الملاك يرتدي ثياباً يوميّة". |
| Ve bu sene kıyafet almayacağını biliyorum. | Open Subtitles | وأعرف أنكِ لن تشترى ثياباً هذا العام |
| Ben iyilerdenim sana kıyafet getireceğiz, tamam mı? | Open Subtitles | أنا أحد الأخيار و سنحضر لك ثياباً |
| Kapıdan giriyorum ve iç çamaşırı, kıyafetler belinde kemerle bir erkek pantolonu görüyorum. | Open Subtitles | دخلتُ مِن الباب فرأيت ثياباً داخليّة و قطع ملابس، و سروال الرجل و الحزام عليه |
| - Tamam... Bilseydim daha güzel bir iç çamaşırı giyerdim. | Open Subtitles | لو كنت أعلم أننا سنمر على هذا الجهاز كنت ارتديت ثياباً داخلية أجمل |
| Foreman, iç çamaşırı giymiyor. | Open Subtitles | فورمان.. إنها لا ترتدي ثياباً داخلية |
| İnsanlara sıcak kıyafetler, yiyecek ve yatak takımı getirin. | Open Subtitles | أخبر الناس أن ترتدي ثياباً دافئة أحضر طعاماً وفرشاً للنوم |
| Öğle saatlerinin parlak ışığını temsil eden kıyafetler giymişlerdir. | Open Subtitles | مرتدية ثياباً تمثل ... ضوء النهار البراق |
| Bir dahaki sefere birisini izlerken daha sade giysiler giyin. | Open Subtitles | ،في المرة القادمة التي تلاحق بها أحداً ألبس ثياباً عادية أكثر |
| Saçlarımı kestirip bana yeni elbiseler verdiler. | Open Subtitles | فقصوه لي وأعطوني ثياباً جديدة وأصلحوا من شأني |
| Ama benim senin için yatağının üstünde duran çok şirin bir önerim var, o yüzden onu giy. | Open Subtitles | لكنّي وضعتُ ثياباً ظريفةً لكِ على سريركِ، لذا ارتديها. |