Büyükannesi hastaymış, şehir dışında. | Open Subtitles | جدّتها مرضت لذا, خرجت من المدينة لرؤيتها |
Büyükannesi ona mısır yemeyi yasaklıyor. "Biz hırsız değiliz, gururlu insanlarız." | Open Subtitles | : جدّتها تمنعها من أكل الذرة نحنا لسنا لصوصاً, نحن أناس محترمون |
Ve de küçük bebek gün geçtikçe anneannesine benziyor. | Open Subtitles | وهذه الدرّاقة الصغيرة إنّها تشبه كثيراً جدّتها |
Hayır, Oduncu gelip, kurtun midesini keserek açıp, onu ve büyükannesini serbest bırakır. | Open Subtitles | لا, رجل الغابة يأتي و يفتح بطن الذئب و يحرّرها و جدّتها |
Hiç bir şey küçük deniz kızını denizin üstündeki dünya hakkında bir şeyler duymak kadar mutlu edemezdi, ve köyler ve gemiler hakkında büyükannesinin bildiği her şeyi anlattırırmış. | Open Subtitles | لا شيء كان يسعد عروسة البحر مثل السماع عن الحياة فوق المحيط وجعلت جدّتها تحكي لها كل شيء تعرفه عن المراكب والمدن |
Belki Violet anneannesinin cinselliği hakkında konuşmak için daha olgundur. | Open Subtitles | ربما (فايلوت) بالغة بما فيه الكفاية لتكون مرتاحة مع حياة جدّتها الجنسية. |
Üzgündü. Çok ağlıyordu. Büyükannesiyle çok yakındılar. | Open Subtitles | كانت حزينة ، تبكي كثيراً وقد كانت مقرّبة من جدّتها |
Ve büyükannen söylemişti, onun da Büyükannesi söylemişti ve herkes böyle olduğunu biliyor ama yine de çok az vitamin barındıran fast-food ve et, ve yağ, ve şeker, ve nişasta, ve işlenmiş gıda ayrıca vitamin takviyesi de alma çünkü sana zarar verebilir! | Open Subtitles | و ليس الكفاية من الشيء الصحيح. و جدّتك قالتها، و جدّتها قالتها و الجميع يعرفون بأنّها صحيحة إلّا أنّهم بدلاً من ذلك... |
Büyükannesi öldüğünde.. ...ona ev yapımı kurabiye getiren kişi Bree'ydi. | Open Subtitles | عندما ماتت جدّتها كانت (بري) هي من جلبت لها الكعك من صنع يديها |
Büyükannesi burada sanıyordum. | Open Subtitles | ظننتُ أن جدّتها كانت هنا |
Ve ona ne yapması gerektiğini gösterdi. Tıpkı bir zamanlar anneannesine gösterdiği gibi. | Open Subtitles | وأراها مايجب عليها القيام به، كما قد أرى جدّتها ذات يوم، |
Ve onun anneannesinin anneannesine gösterdiği gibi. | Open Subtitles | وجدّة جدّتها أيضاً. |
Yani, büyük ihtimalle, Lily büyükannesini ziyaret etti. | Open Subtitles | أعني ، من المحتمل ، أنّها زارت جدّتها |
Bonnie senin yüzünden büyükannesini kaybetti. | Open Subtitles | (بوني) فقدت جدّتها بسببكِ. |
Profesör onun büyükannesinin sınıfını devraldı. O davet etmiş onu. | Open Subtitles | الأستاذ الجامعيّ الذي خلَف إلقاء محاضرات جدّتها قام بدعوتها |
Kristen, büyükannesinin ölmeden önce ona tarifi verdiğini söyledi. | Open Subtitles | {\pos(190,230)}قالتْ (كيرستن) أنّ جدّتها أعطتْها الوصفة قُبيلَ وفاتها. |
Abby beni arayıp büyükannesinin çok hasta olduğunu ve bir kaç günlük ömrü kaldığını söyledi. | Open Subtitles | إتّصلت (آبي) بي ، وأخبرتني أنّ جدّتها مريضة جداً ، ولم يعد لديها وقتٌ طويل |
- Büyükannesiyle alışverişe çıktı. | Open Subtitles | -ذهبت للتسوّق مع جدّتها . |