İnsanlar veya ülkeler başarıya ulaştıklarında, onları neyin başarıya götürdüğünü sıklıkla unutuyorlar. | TED | عادة ً، حين ينجح الناس أو تنجح الدُّوَل ينسون ما جعلهم ينجحون |
onları yere yıkmak zor değil, önemli olan onları yerde tutmak | Open Subtitles | ان التخلص منهم ليس صعبا ان جعلهم يجلسون هو الامر الصعب |
Yemek ve su yokluğu onları bütünüyle şaşkın ve paranoyak yapar. | Open Subtitles | قد يكون نقص الطعام والماء جعلهم مشوشى الذهن ومصابين بجنون الارتياب |
Beni neden getirdiğini hala anlamıyorum. onlara kendin "evet" dedirtemez miydin? | Open Subtitles | انا ازال لا اعرف لم انا هنا الم تستطع جعلهم يوافقون؟ |
- Gitmemize izin vermeleri, bizden şüphelenmedikleri anlamına gelmez. - Aynen. | Open Subtitles | جعلهم لنا نذهب بحرية لا يعني أنهم لا يشكون بأحد ما |
Sizce ailem beni onları maskara ettiğim için affedecek mi? | Open Subtitles | فهل تظن إذاً أن عائلتي ستغفر لي على جعلهم سخرية؟ |
onları tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama artık izcilik yapamazlar. | Open Subtitles | للآن ، نحن نحاول جعلهم يتراجعون ..لكن جنود الاستطلاع قد أبيدوا |
Ve onları, sefil komşularından ve arkadaşlarından neyin ayırdığını saptamaya çalışıyorlar. Ve ortaya çıkan şu ki, | TED | ويحاولون تحديد مالذي جعلهم مختلفين عن اصدقائهم وجيرانهم التعساء وأتضح |
onları oraya yerleştirmek daha tanınmış yapıyor. | TED | فوضع صور لوجهوهم علي أغلفة المجلات جعلهم أكثر شهرة. |
Benim işim, onları olmalarını istediğim şey hâline getirmek değil, muhteşem kişiler olurken onlara destek olmak. | TED | وظيفتي ليست جعلهم كما أريد، بل تقديم الدعم لهم حتى يصبحوا رائعين في أنفسهم. |
Juana'nın anneannesi ve dedesi İspanya'da doğmuştu, bu da onları Meksika'nın en saygıdeğer sınıfının üyesi yapıyordu. | TED | ولد أجداد جوانا للأم في إسبانيا، مما جعلهم أفرادًا من الطبقة المرموقة المكسيكية. |
İnsanları Birinci Aşama'dan İkinci Aşama'ya geçirmenin yolu, onları yeni bir kabileye dahil etmek, ve sonra, zamanla, iletişime geçmelerini sağlamaktır. | TED | ننقل الناس من المرحلة الأولى الى المرحلة الثانية بجذبهم نحو قبيلة جديدة. و ثم، عبر الزمن، جعلهم متواصلين. |
Eğer insanlara ölüm korkusu aşılanacaksa onları güldürmenin faydası olmaz. | Open Subtitles | عندما يخطط أحد لزرع خوف الموت داخل الناس, فليس سهلا جعلهم يضحكون |
onlara bir şey öğretirken beni izleyebileceklerine bu kadar bel bağladığımı bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أدرك إلى أي درجة كنت أعتمد على جعلهم يشاهدون ما أفعل. |
onlara ev ödevi olarak televizyon seyrettirtmek pek de işe yaramamıştı. | Open Subtitles | جعلهم يشاهدون التلفاز كواجب منزلي لم يعمل جيداً |
-Öteki taraftan, gitmelerine izin vermek hiç efor istemiyor. | Open Subtitles | من الناحية الأخرى لَنْ نحتاجَ أي جُهدِ في جعلهم يرحلونَ |
Ve aynı zamanda eğer başkalarını konuya dâhil etmeyi ve karşı görüşü göstermeyi başarabilirsek, Onların fikirlerini de değiştirebiliriz. | TED | ويمكننا أيضًا تغيير آراء الآخرين، لو استطعنا جعلهم ينخرطون في المسألة ويرونها من الاتجاه المعاكس. |
Bana İngilizce öğretmeliydiler, bana, resmen her şeyi öğretmeliydiler, -ki bu da benimle çok fazla zaman geçirmelerine sebep oldu. | TED | كان عليهم تلقيني الإنجليزية، وتعليمي كل شيء، مما جعلهم يمضون الكثير من الوقت برفقتي. |
Sorun şu, ondan buna geçmelerini ne sağladı? | Open Subtitles | السؤال هو ما الذي جعلهم ينتقلون من هذا إلى ذاك؟ |
Bir büyü ile bir şeylerin olmasını veya iyileşmesini sağlamak demek istiyorum. | Open Subtitles | لو يمكنكِ فقط جعل الأشياء تحصل, أو جعلهم أفضل فقط بعمل تعويذة؟ |
Kızınla ilgilenmelerine ikna edebilirim, ...fakat ancak hastane dışında görüşmeyi kabul ederler. | Open Subtitles | ما اذا كان يمكنني جعلهم لكِ يروها ولكن عليهم لقائها خارج المستشفى |
Kardinaller meclisi benimle görüşmeyi kabul ederse bunun değerini görmelerini sağlayabilirim. | Open Subtitles | إذا منحنى المجمع جمهور يمكننى جعلهم رؤيه قيمتها |
Hepsini aynı boya getirmeye çalışıyorum ama söndürmeyi unutuyorum ve baştan başlamak zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | ظللت أحاول جعلهم في نفس الطول لكنني أنسى إطفاءهم دائما وأضطر للبدء كل مرة من جديد |
Kabul etmelerine şu kadarcık kaldı. | Open Subtitles | نحنُ على مقربة جداً من جعلهم يعترفون. |