Kör bir adam bile elmasların onun cebinde bulunduğunu görebilir. | TED | يمكن للرجل الأعمى أن يرى أن الماس ينتهي في جيبه. |
Adamın cebinde küçük bir şişe vardı, onu arabanın koltuğunun altına sıkıştırmış. | Open Subtitles | الرجل كان لديه قنينه من المتفجرات فى جيبه ووضعها أسفل مقعد السيارة |
Atkins onu öldürmüş ancak cebinde bir servet yattığını... asla bilmiyormuş. | Open Subtitles | قام أتكينس بقتله و لم يكن يعرف بوجود ثروة في جيبه |
Aramızda, uğraşlarımıza kendi cebinden maddi destek çıkabilecek biri var. | Open Subtitles | هناك شخص بيننا يمكنه دعم هذا المسعى من جيبه الخاص.. |
Adli tıp, cesedi taşırlarken bir tanesinin Casey'nin cebinden düştüğünü düşünüyor. | Open Subtitles | المعمل الجنائيّ يظن أن قرصًا سقط من جيبه إبّان نقل جثمانه. |
Ve ardından cebine uzandı ve bir çakıl taşı çıkardı. | TED | ومن ثم مدّ يده إلى جيبه ، وقدّمَ لي هذه. |
Bir ayakkabısı yok, cüzdanı yok ama cebinde birkaç dolar var. | Open Subtitles | ينقصه حذاء لا توجد محفظه ولكن كان هناك دولارات في جيبه |
Hangi çocuk bir buçuk milyon dolarlık çalıntı malı cebinde taşımak istemez ki? | TED | لأنه ما من قرصان صغير يريد أن يحمل في جيبه من البضائع المسروقة ما قيمته مليون ونصف دولار |
birini yatağımızdaki yastıkların altında ve üçüncüsünü her zaman cebinde. | TED | وضع واحد تحت مخدات سريرنا، والثالث حفظه في جيبه طوال الوقت. |
Demek istediğim, etrafta cebinde elektron mikroskobu taşıyan kim var? | TED | أعني،من الذي يستطيع حمل مجهر إلكتروني في جيبه ؟ |
Karısı da cebinde parası olan çapkının teki sanarak evlendi belki de onunla. | Open Subtitles | ربما هذا ما اعتقدته عندما تزوجته رجل لطيف يحمل أموالاً فى جيبه |
Hep cebinde iki dolar, yedi senti olan birkaç avanağı alıyorlar. | Open Subtitles | دائما تأتي بشخص ما ذو دولارين وسبعة سنت في جيبه |
cebinden yıpranmış bir kağıt parçası çıkardı ve kısık sesle okumaya başladı. İki küçük çocuğuna bir mesaj yazmıştı. | TED | أخذ ورقة متهالكة من جيبه وبدأ بهدوء قراءة الكلمات التي كتبها كرسالة لطفليه الاثنين. |
Mantosunun cebinden bir not defteri çıkardı ve enine doğru bir çizgi çizdi. | Open Subtitles | أخرج مذكرة من جيبه وكانت مفكرة كبيرة نوعًا ما |
Evsiz bir adamın yanında durdu. cebinden 100 dolar çıkardı... ve pencereden sarkıp... | Open Subtitles | وأخرج صديقي ورقة بمئة دولار من جيبه واخرج رأسه من النافذه |
Topu cebine koyar... ..ve kızlar geldiğinde ısırgan otlarının arasında arıyormuş numarası yapar. | Open Subtitles | قام بوضعها في جيبه. وحين جاءت الفتيات, تظاهر بأنّه يبحث عنها بين النباتات. |
Tindle mücevherleri cebine attı ve ikna olmuş bir şekilde oyuna devam ettik. | Open Subtitles | وضعهم فى جيبه , ثم تشارجنا فى كافة أنحاء المنزل كجزء من اللعبة |
Albert cebine uzanıyor, bu bahsettiğim lastik bantı çıkarmak için fakat onun yerine bir bıçak çıkıyor. | TED | ألبرت يضع يده في جيبه ليسحب، كما تعلمون، ليظهر الشريط المطاطي الأسود ولكن ما خرج كان سكيناً بدلاً من ذالك. |
Bu masasındaydı. Anahtarlar cebindeydi. | Open Subtitles | هذا كان على المكتب المفاتيح كانت فى جيبه |
cebindeki paraların sesinden! O gün ben hiçbir şey alamadım. | Open Subtitles | سمعت صوت عملات في جيبه ولم نكن استقبلنا شيء يومها |
Küçük bir kızken, dedem bana küçük gümüş cep saatini vermişti. | TED | عندما كنت طفلة صغيرة، أعطاني جدي ساعة جيبه الفضية الصغيرة. |
"Bu cebini boşaltır, elbiselerini kirletir, ve burnunu bacaya döndürür." | Open Subtitles | هذا يسلب جيبه , يوسخ ثيابه ويجعل من أنفه مدخنة |
Oturduğumuzdan beri neden ceplerini aşırdığı onca yağ için kontrol etmedin? | Open Subtitles | لماذا لا تفحصي جيبه لكل الزبدة الذي أخذها منذ جلوسنا هنا |
Sıradan bir sokakta sıradan ellerini sıradan ceplerine sokup oturamaz mı? | Open Subtitles | الا يمكنه وضع يده الحقيرة في جيبه الحقير بشارع حقير؟ |
Ceplerinde bir hayli bozuk para taşırdı. Yürürken şıngırdardı. | Open Subtitles | كان يحمل معه الكثير من العملات المعدنية في جيبه وكانت تصدر صوتا كلما يمشى |
elindeki mal, öyle güçlüydü ki bütün parayı cebe indirebilirdi. | Open Subtitles | لتاجر هناك خردته قوية جداً وبالكاد أستطاع جيبه حمل المبالغ النقدية |
Seni avucunun içine almış ama bunu göremeyecek kadar körsün. | Open Subtitles | إنـه يَملك قضيبك في جيبه الخلفي لكن الغشـاوة تملأ عينيك |