"جيّدًا" - Translation from Arabic to Turkish

• hoş
• iyi bir
• çok iyi
• gayet iyi
• iyiydi
• iyice
• dikkatle

Biliyorum ama insanlar resim yapıp yapmadığımı sorduğunda ne cevap vereceğimi bilemiyorum. "Bu benim resmim" deme gururuna haiz olmak çok hoş olurdu.
أدري، ولكن الناس يسألونني إن كنت رسامة ولا أعرف كيف أجيبهم وأظن سيكون جيّدًا إن رديت عليهم وقلت لهم هذه من إبداعتي

- Çok hoş geliyor. - Gerçekten çok hoş geliyor.
يبدو جيّدًا جدًّا، طبعًا يبدو جيّدًا جدًّا.

Şu anki gerçek planım, tekrardan iyi bir insan olmak.
خطّتي الوحيدة الآن، هي أن أصبح إنسانًا جيّدًا مرّة أخرى.

Çok iyi bir çocuk ve Addie vefat ettiğinde beni çok rahatlattı.
إنّها فتاةٌ لطيفة جدًّأ واستني جيّدًا عندما ماتت أديلايد

Bunlar cüretkar hedefler ancak sizin de gördüğünüz gibi Çin bu hedeflere ulaşma yolunda gayet iyi ilerliyor.
إذًا هي أهداف جريئة، لكن كما تلاحظون، تحرز الصين تقدّما جيّدًا نحو تلك الأهداف.

Diğer öğretmenler kadar iyiydi.
معلّمةً لي في صِغري يُعتبر رمز ولوج جيّدًا.

Mesele buysa, maskesini çıkarın, ve iyice bir bakın.
إذا ذلك هو الحال، أزل قناعه، وأنظر جيّدًا.

Şimdi, beni dikkatle dinle sana bir teklifim var.
الآن، اسمعني جيّدًا لأنّ لديّ مأزقًا أخلاقيًا لك

Komuta Merkezinden yürüyüp çıkman pek hoş karşılanmaz.
التخلّي عن تحقيق مركز الخدمات المهنيّة لا يبدو جيّدًا مطلقًا.

- Kulağa hoş geliyor. - Bir şekilde çözeceğiz.
.ـ يبدو جيّدًا .ـ سنحل المشكلة

Yani bu benim için hiç hoş olmadı.
لذا، كل هذا ليس جيّدًا بالنسبة ليّ.

Kulağa hoş geliyor.
يبدو هذا جيّدًا

Evet ama plana bakılırsa bu iyi bir fırsat değil.
أجل، حسبما تمّ التخطيط له، فإنّ هذا ليس خيارًا جيّدًا.

Sanırım eve dönmek için iyi bir zaman seçmişsin.
يبدو أنّك اخترت وقتًا جيّدًا لترجع إلى البيت.

Hükümet yetkilileri, mültecilere savaş yüzünden yardım edemediklerini söylüyor ama savaşta da çok iyi iş çıkarmıyorlar.
المسؤولون الحكوميون يقولون هم لا يستطيعون مساعدة اللاجئين بسبب الحرب، لكنّهم لا يبلون جيّدًا في المعارك حتى.

Sengi bu Patikaları çok iyi bilir... çünkü genellikle düşmanından kaçar.
تعلم السينجي دروبها جيّدًا بحيث يمكنها أن تسبق العدوّ

Buraya girmek için gayet iyiysen ve tertibatı halledebiliyorsan buna ihtiyacın olmayacağını gayet iyi bilirsin.
إذا كنتَ جيّدًا بالقدر الكافي للدّخول هنا و تدبّر المُعدات، أنت جيّدٌ بالقدر الكافي، لمعرفة أنّكَ لا تحتاجُ لهذا.

- gayet iyi ahbap, ama yeterince iyi değil.
أحسنت صنعًا يا صاح، لكن ليس جيّدًا بما فيه الكفاية.

Onlarla ilk bir araya geldiğimizde orası da herhangi bir yer kadar iyiydi.
في بداية انضمامنا لهم، كان المكان جيّدًا كأيّ سواءه.

Biliyor musun verdiğin toz çok iyiydi.
أتعرف. مسحوقك ذاك عمل عملاً جيّدًا.

Bu masadakileri iyice araştırırsan sonunda ne bulursun biliyor musun?
إن تقصّيتَ جيّدًا عن أيّ أحدٍ في هذا القسم، فهل تعلم ما ستجد؟

Şimdi herkes dikkatle beni dinlesin.
الآن، الجميع، إستمعوا جيّدًا.