O hasta olduğum zaman bana bakıyor, kendimi iyi hissedene kadar sıcak su torbası koyuyor. | Open Subtitles | تعتني بي عندما أمرض تعطيني قربة الماء الساخن حتى أشعر بتحسن |
Telefonu yüzüme kapatırsan kemiğini hissedene kadar boynunu keserim! | Open Subtitles | بالطبع إذهب للجحيم أغلقى الهاتف وسأقطع هنقك حتى أشعر بالعظم |
Kendimi affedilmiş hissedene kadar şaraba ve akşam yemeğine boğulacaksın. | Open Subtitles | سآخذك للعشاء كثيرأَ حتى أشعر أن العلاقة بيننا تحسنت |
Kendimi hayatta hissetmek için ne kadar limitleri zorlamam gerekiyordu? | Open Subtitles | إلى متى كان علي أن أواصل حتى أشعر أنني على قيد الحياة؟ |
- Bir süreliğine olsun sevildiğimi hissetmek için bir adamı hayatımda tutmak için her şeyi yaptım. | Open Subtitles | فعلتُ ما بوسعي لأبقيَ رجلاً في حياتي حتى أشعر بالحب لفترة من الوقت |
Kusacakmış gibi hissedene kadar, bloklar arası defalarca koşuyorum. | Open Subtitles | ما أفعله هو الركض في الحي عدة مرات حتى أشعر أنني سأتقيأ |
Gitmen konusunda kendimi iyi hissedene kadar burada duracağım. | Open Subtitles | .سأبقى هنا حتى أشعر بخير حول الذهاب |
Kalktığım anda Maypole and Kilpatrick'e gitmeyecekmişsin gibi hissedene kadar. | Open Subtitles | حتى أشعر أنكَ لم تذهب إلى شارع "مايبول" و "كيلباترك" في لحظة مغادرتي |
- Mesela kötü hissedene kadar koşmaya mı? - Evet. | Open Subtitles | ـ مثل الركض حتى أشعر بالغثيان؟ |
- Ben rahat hissedene kadar. | Open Subtitles | حتى أشعر بالراحة |
- Ben rahat hissedene kadar. | Open Subtitles | حتى أشعر بالراحة |
Tekrar hissedene kadar değil. | Open Subtitles | ليس حتى أشعر به مجدداً |
Biraz iyi hissedene kadar. | Open Subtitles | حتى أشعر بأني بتُ أحسن |
Ta ki bir şeyler hissedene kadar. | Open Subtitles | حتى أشعر بشيء. |
Evet, burada yaşadığımı hissetmek için, önce dolapları yerleştirmek istedim. | Open Subtitles | حتى أشعر أنني أعيش هنا حسناً، ها هو |