Böylece gelenekler gereği hayali hayvanı görmek için kraliyet ailesini oraya götürebilecek. | Open Subtitles | حتى يتمكن من مرافقة العائلة الملكية لتحية الوحش الخيالي كما في التقليد |
Bu sıra, Kara Cuma için Böylece diğerleri normal alışverişlerini yapabilirler. | Open Subtitles | هذا الخط ليوم الجمعة الأسود حتى يتمكن أشخاص عاديين من القيامبالتسويقالعاديلليوم. |
Sana çocuğu koymak için gelmiştim ben. Böylece nesillerimiz ortak şekilde devam edebilecekti. | Open Subtitles | كان علي القيام بالجنس معك مثل كوسبي حتى يتمكن شعبنا من التعايش معا |
Atlamacı çok hızlı koşuyor, Böylece yatay hızını dikey hıza çevirip atlayabiliyor. | TED | يركض الواثب بسرعة كبيرة، حتى يتمكن من تحويل سرعته الأفقية إلى سرعة عموديّة، ومن ثم يقفز. |
Böylece mesela kolunu kaldırarak kadını durdurabiliyor. | TED | حتى يتمكن من رفع المرأة لكسرها ، على سبيل المثال. |
Ayrıca açık kod olmasına olanak tanıyacak, Böylece insanlar bununla etkileşebilecek. | TED | ستكون ايضا قادرة على أن تكون رمزا مفتوحا ، حتى يتمكن الناس من التفاعل معها. |
Böylece o parfümlü, makyajlı, kremli vücutlarına sürtebilecekti. | Open Subtitles | حتى يتمكن من فرك نفسه بعطورهن و مساحيقهن |
O yüzden ayak bileğine bir çıngırak bağladı. Böylece gece yataktan çıkmaya kalkışırsa kadını duyabilecekti. | Open Subtitles | حتى يتمكن من سماعها في الليل إذا ما حاولت ترك السرير |
Ben yemekhane menülerini görebilmek istiyorum Böylece aileler çocukların menülerini ona göre düzenleyebilsin. | Open Subtitles | ..أود أن أرى قوائم المطعم في البداية حتى يتمكن الآباء من تعديل قوائم عشائهم وفقاً لذلك |
Dikkatlerini dağıtmamız gerek, Böylece sen de mahkumları serbest bırakabilirsin. | Open Subtitles | نحتاج لصَرف الأنتباه، حتى يتمكن السُجناء من الهروب |
Böylece halk, hükümetin artık kendilerini korumaktan aciz olduğunu görecekti. | Open Subtitles | حتى يتمكن الشعب أخيرا من معرفة أن الحكومة لا يمكنها أن تحميهم |
Böylece bana yeni ilaçlar yazabilecek. | Open Subtitles | حتى يتمكن من تجربة بعض الأدوية الجديدة عليّ |
Böylece fantezisini gerçekleştirip fırtınada öldürebilecekti. | Open Subtitles | حتى يتمكن من العيش خارج أحلامه والقتل خلال العاصفة |
Aslında, İnternet ağı da CERN'de icat edilmişti, Böylece dünyanın her yerinden fizikçiler veri paylaşabiliyorlardı. | Open Subtitles | في الواقع، شبكة الويب العالمية تم اختراعها في سيرن حتى يتمكن الفيزيائيين في جميع أنحاء الكوكب يمكنهم مشاركة البيانات |
Takıntılı olduğu kadını öldürmek için kendine benzeyen bir deli ortak kiralayıp Böylece gelecek nesiller için bunu kaydedebilirdin. | Open Subtitles | ربما أستئجر مجنون مثله ليقتل من تثير هاجسه حتى يتمكن من تسجيله للأجيال القادمة؟ |
Gerçi o hikaye olmamasını isterdim aslında Böylece baban da kalabilirdi. | Open Subtitles | رغم أنني تمنتُ لو لم تكن تلك القصة حتى يتمكن والدكِ من البقاء |
Böylece dehşetli savaşlar ortasında kalan bir askerin, tek bir tuşa basılarak, evine dönüp normal bir vatandaş olarak hayatına devam etmesi sağlanacaktı. | Open Subtitles | حتى يتمكن الجنود من الإنخراط في رعب الحروب وبضغطة على الزر، يذهبوا لمنازلهم ليكونوا مواطنين عاديين |
Böylece herkes eve gelip saklanabilir? | Open Subtitles | حتى يتمكن الجميع من القدوم إلى المنزل والإختباء؟ |
Böylece ahirette babasına katılabilecekti. | Open Subtitles | حتى يتمكن من الإنضمام لوالده في العالم الآخر |
O kameralar bütün dünya bizi izleyebilsin diye mi orada diyorsun? | Open Subtitles | أتقصدين أن تلك الكاميرات موجودة حتى يتمكن العالم بأسره من مشاهدتنا؟ |
Sayın Hakim, savunma şiddetle itiraz ediyor ve 802 müzakeresi öneriyor ki böylelikle itiraz kararını vermeden önce, Sayın Hakim görüşmeyi dinleme fırsatı yakalayabilir. | Open Subtitles | سيادة القاضي، الدفاع يعترض بشدة و يطلب عقد مؤتمر خاص حتى يتمكن سيادته من سماع المناقشة قبل الحكم على الاعتراض |