| Kortez'e bir taş sandıkta verilen 882 aynı parçadan biri. | Open Subtitles | واحدة من 882 قلادة مماثلة سلمت في صندوق حجري لكورتيس |
| Tapınağı çevreleyen taş binanın çatısı yoktur ama tepesi dikenli telle örülmüştür. Heykelleri kimse çalmasın diye. | TED | يحيط الضريح مبنى حجري بلا سقف متصلة من القمة بأسلاك شائكة لضمان عدم سرقتهم مرة أخرى. |
| kucağıma oturup ta meydana gelecek ilk şeyin ne... olacağından bahsetmeye ne dersin? | Open Subtitles | ما الذي تقوله لقد جلست في حجري وتكلمنا بهذا الخصوص.. وأول شيء فرقع |
| Ama sıkıntılıyken başını kucağıma koyardı koca gözleriyle bana bakardı ondan nefret ettiğimi düşünsem bile severdim onu. | Open Subtitles | بس لو في أي وقت أكون زعلان بينام في حجري بيبصلي بعنيه الواسعه |
| Her polip, taştan bir kapta baş aşağı oturan birer küçük denizanası gibidir. | Open Subtitles | كل سليلة هي مثل قنديل البحر معكوس و بالغ الصغر يجلس في كأس حجري. |
| Heykelin altı bir kum tanesinden oyuldu. Bunun sebebi, taş görüntüsünü yakalamak istememdi. | TED | الجزء الأسفل منحوت من حبة رمل لأني أردت الحصول على شكل حجري |
| Anasazi halkı yılın en uzun gününü gözlemlemek için taş bir tapınak inşa etti. | Open Subtitles | قام الشعب الأناسازى ببناء معبد حجري مرصداً فلكياً بهدف تحديد أطول يوم فى السنة |
| Anladığım kadarıyla Oz'a geldiğinizden beri diğer Müslümanları örgütlemeye başlamışsınız, bütün taş kalpli katilleri taş kalpli memnuniyetsizlere dönüştürmüşsünüz. | Open Subtitles | فهمتُ أنكَ من لحظة وصولِكَ لسِجنِ أوز بدأتَ بتنظيم المسلمين الآخرين؟ و تجعلُ قاتلين بقلبٍ حجري يعتنقونَ الإسلام |
| Kortez'e bir taş sandıkta verilen 882 aynı parçadan biri. | Open Subtitles | إحدى القطع من 882 قطعة متماثلة سلمت في صندوق حجري إلى كورتيز نفسه |
| - taş kabuğu. İç mağma sayesinde bir arada tutulmuş. | Open Subtitles | إنه درع حجري مجموع معا بواسطة مواد منصهرة باطنية |
| Acaba buralarda bir taş kemer görmüş olabilir misiniz? | Open Subtitles | هل هناك أية إحتمالية أنكم رأيتم قوس حجري في مكان ما هنا |
| Gözlerini kapalı bir şekilde kucağıma uzanırdı ben de ona şiir okurdum. | Open Subtitles | كانت تستلقي في حجري وعيناها مقفلتان وأقرأ لها |
| Bırak erkekleri, ben bir kadını parmağımla gösterince o kadın hemen gelip benim kucağıma oturur. | Open Subtitles | ليس الرجال فقط, ولكن اذا وجهت إصبعي إلى أي امرأة ستأتي وتجلس على حجري |
| Saat başı tuvalete gitmek zorunda olmak bir yana, çocukların kucağıma oturduklarında aldıkları koku bir yana. | Open Subtitles | يكفي مسألة ذهابي للحمام كل ساعة لكن عندما يجلس الأولاد على حجري إنه... |
| taştan bir eve çıkan kirli bir yol var, eski, bir tekerleği olmayan ağaçtan yapılmış at arabası var. | Open Subtitles | طريق ترابي يقود إلى مبنى حجري بداخله عربة خشبية قديمة تنقصها عجلة |
| taştan ya da altından hapishanede kalsa da halkı özgür kalmasını isteyecek. | Open Subtitles | سيريد شعبه تحريره سواءً بقي في سجن حجري أو ذهبي. |
| Onları parşömen kağıtlarına mı yazıyorsun? Yoksa taştan tabletlere mi? | Open Subtitles | أنت تَكْتبُهم على لفيفة ولوح حجري. |
| Bu taşı daha önce hiç günah işlemediğini söyleyen ilk kişiye vereceğim. | Open Subtitles | سأعطي حجري لاول شخص يُخبرني انه لم يخطأ أبداً |
| Taşım olmadığı için acı çekiyorum. | Open Subtitles | سوف اعاني بدون حجري |
| Deniz kabuklarıyla dolu bir yatakta kucağımda bir denizatıyla uzanmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أستلقي على سرير من صدف و أجعل حصان بحر في حجري |