Normal. Kafasını mızrakla uçurmuş olsaydı, gerçek bir şövalye olduğunu anlamazlardı. | Open Subtitles | أنهم لن يعرفوا حقيقته كفارس لو كانت رأسه معلقة على رمح |
Bay Darcy'nin onu nasıl etkilediğini çok merak ediyorum. Bay Darcy'nin gerçek yüzünü bildiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | أتسائل بشدة كيف أستطاع السيد دارسى أن يصل اليه لابد أنه لايعرفه على حقيقته |
Böylece Gotham TV News'un gerçek Bruce Wayne'i tanıma şansı daha büyük olur diye düşündüm. | Open Subtitles | تصورت أنه بهذا يمكن أن تتعرف محطة غوثام للأخبار على بروس وين على حقيقته |
Böyle bir yerde, kimse gerçekte nasıl biri olduğunu belli etmez. | Open Subtitles | فى مكان مثل هذا, لن يظهر أى أحد هنا على حقيقته |
Nasıl biri olduğu hakkındaki gerçeği ve ailelerimizin topluluğuna ne olduğunu öğrenebilirim. | Open Subtitles | يُمكنني أن أعرف حقيقته وحقيقة ما حدث لدائرة آبائنا. |
Ben herkesin göremeyecek kadar kör olduğu bir şeyi gördüm. | Open Subtitles | لكني رأيته على حقيقته على عكس الآخرين الجميع يريدون بطلًا |
Laneti kırarsa babam kim olduğunu hatırlayıp beni aramaya gelecek. | Open Subtitles | إنْ أبطلت اللعنة، سيتذكّر والدي حقيقته و سيأتي بحثاً عنّي. |
Kapsülü açarsam herkesin gerçek yüzünü ortaya serebilirim diye düşündüm. | Open Subtitles | لقد اعتقدت أنه بفتحى لها ، فسينكشف كل شخص على حقيقته |
gerçek kişiliğini insanlardan bu kadar kolay saklamış. | Open Subtitles | من المدهش كم هو سهل أن يخفي المرء حقيقته عن الناس، صحيح؟ |
En azından eski bir komşumun bu adamın gerçek yüzünü görebilmesinden dolayı memnunum. | Open Subtitles | لذا فيسعدني أنه على الأقل أحد جيراني القدامى يعرف حقيقته |
şüphesiz, insanlar Darwin'in hayat görüşünü bayağı ve antipatik buluyorlar ama o gerçek ve biz bundan kaçamayız. | Open Subtitles | لا شك في أن الناس يرون أن المنظور الدارويني للحياة.. قاتم وبلا تعاطف، ولكن التطور موجود، ولا يمكننا الهروب من حقيقته. |
Aramızda olan her şey de güvenimi kazanması için benim onun gerçek yüzünü görmemem için bir yalandı. | Open Subtitles | وكلما كان بيننا كان مجرد كذبة، ليكتسب ثقتي، كي لا أراه على حقيقته. |
Ya da biri ya da bir şey gerçek yüzünü göstermesini sağlıyor. | Open Subtitles | اذن فهو لم يكن يعنيها؟ او ان شخص ما او شيء ما يظهر له حقيقته |
Şu an kurdun gerçekte ne olduğunu görme zamanı. | Open Subtitles | هذا هو الوقت الذي رأينا فيه الذئب على حقيقته. |
Bunca yıl sonra, Onu gerçekte olduğu haliyle görebildim, bencil,aşağılık bir serseri... hala hayatım boyu en iyi seksi, kendisiyle yapmış olduğum insan. | Open Subtitles | بعد كل تلك السنين أخيراً رأيته على حقيقته ..أنانى و غريب الأطوار وأفضل مَن مارست الجنس معه على مدار حياتي |
Öldürüyor böylece onun gerçekte nasıl biri olduğunu göremiyorlar. | Open Subtitles | يقتلهم فحسب حتى لا يتمكّنوا من معرفة حقيقته |
Ama sonunda avantaj bize geçti. Onunla ilgili gerçeği öğrendik. | Open Subtitles | . ولكن أخيراً لدينا الميزة . نحن نعلم حقيقته |
Kendinle ilgili gerçeği bir trajediyle öğrenen tek kişi sen değilsin. | Open Subtitles | لستِ أوّل مَنْ يكتشف حقيقته مِنْ خلال مأساة |
Ya Dük'ün kim olduğunu gerçekten bilmiyordu ya da biliyordu ve yalan söyledi. | Open Subtitles | وايضا هو لم يعرف من هو الدوق على حقيقته او انه قَد كَذِب |
Aşık olduğumuz kişiler, işimiz, kurduğumuz arkadaşlıklar kendi kararlarımız gibi gözüken bütün bu şeyler aslında geçmişte başımıza gelen şeylerin bir ürünüydü. | Open Subtitles | الحب أو الوظيفة أو الأصدقاء الذين تختارهم و كل ما كان يبدو أنه قرارك حقيقته أنه نتيجة الأشياء التي حدثت في ماضيك |
Kendi gerçeğini her şeyden ve herkesten üstün tutmuştur. | Open Subtitles | لقد حمل حقيقته فوق كل الأشياء وضد كل الناس |
Onun gerçekliğini tayin eden öz, maddi değilken. | Open Subtitles | إذا كانت النفس التي تحدده على حقيقته غير ملموسة؟ |
İki kişinin elleri birleştiğinde genç kız onun kim olduğunu anlar. | Open Subtitles | عندما تلتقيا اليدان تدركه الفتاة أخيراً كما هو على حقيقته |
Hakikati ilerliyor | Open Subtitles | ♪حقيقته يسير نحو♪ |