Hem de uzun süredir aşık. Senin için yazılar falan yazıyor. gerçek bu! | Open Subtitles | لقد كانت مغرمه بك منذ فتره طويله قامت بالكتابه عنك ، انها حقيقه |
Ne olduğunu muhtemelen bir yerde okumuşsundur ve gerçek olabileceğini asla düşünmemişsindir. | Open Subtitles | ربما تكون قد قرأت عن حالتها ولم تعتقد قط أن الأمر حقيقه |
doğru, çok uzun değilsin ve biraz çirkinsin ama tek başına başaracak kadar kısa ve çirkinim. | Open Subtitles | حقيقه انك لست طويل جدا و قبيح نوعا ما لكننى قصير و قبيح بالكافى لانجح بنفسى |
- doğru, lordum. Çok doğru, | Open Subtitles | حقيقي يا مولاي,حقيقي جدا حقيقه لا يمكن نكرانها |
Bize bu filmin gerçekten Başkan Kennedy'e ne olduğunu anlattığını söylemiyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | انتم لا تخبرونا ان هذه الافلام الشىء الذى حدث حقيقه للرئيس كيندى ؟ |
Almanların yeniden silahlanması gerçeği kabul edilmeli. | Open Subtitles | إعادة تسليح ألمانيا حقيقه ليس أمامنا سوى قبولها |
Onlar oyle birşey yapmadılar. gerçek bir araba yaptılar. | TED | ولكن لم يكن هذا ما انتجوه. لقد قاموا ببناء سيارة حقيقه.النانو |
Stan, iyi ki fikrini aldım. Sorularıma gerçek yanıtlar getirdin. | Open Subtitles | ستان , انا سعيد بتبادلنا الحديث لقد اجبت حقيقه على اسئلتى |
doğru, bizi gerçek ize yönlendirdin fakat sanırım rehberlikten çok şansa ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | و حقيقه فقد وضعتنا على الطريق الصحيح وقتها اعتقد انك تقر الان انك توصلت لها بفضل الحظ و ليس التوجيه الجيد |
Gündelik gerçek kalkar, ve cennete uçarız. | Open Subtitles | كل إحساس عالى, كل عاطفه بالغه, حقيقه أيامنا محطمه ونحن محلقون فى الجنه |
Onların sattıklarını gerçek sanıyorsun ama gerçek değil. | Open Subtitles | تاتي به تلك الاعلانات التي تحسبها انت حقيقه ولكنها ليست كذلك |
Irklarının konukçu olamadığı bir gerçek. | Open Subtitles | إنها حقيقه أن جنسه لايمكن أن يكونوا مستضيفين |
doğru, yaşlı ama, kafasından seninle sevişmeyi geçiriyor mu? Ne dersin? | Open Subtitles | حقيقه , هو اكبر منك سنا , و لكن هل تعتقدين انه يتعامل معك جسديا في مخياته |
Hem doğru olsa bile, onları nerede sakladığımı bilmesi gerekmez mi? | Open Subtitles | بالاضافه حتى لو كانت حقيقه , عليه ان يعرف اين احتفظ بها , اليس كذلك ؟ |
- Hobim, gerçekten. - Sana yardım etmeme izin ver. | Open Subtitles | حقيقه هذه هوايتى دعنى افعل شيىء يرفه عنك |
Nihayet bu kollar ve bacaklar yerlerinden ayrılır, o gerçekten önemli değildir, çünkü hiçbir şey gerçekten bunu değiştirmez. | Open Subtitles | بعدما تذهب كل الاذرع و الارجل ادراج الريح فلا يهم هذا حقيقه لانه لا شئ تغير حقيقه عمت مساء يا صديقى العزيز |
Um, gerçekten de Washington'a telefon etmemiz gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | اعتقد حقيقه باننا يجب ان نتصل تليفونيا بواشنطن |
"Böyle bir gerçeği sorgulamak kimsenin aklına gelmez." | Open Subtitles | لا يبدو من المحتمل أن حقيقه كهذه تحتمل التساؤل |
Sizin düşündüğünüz gibi değil. Aslında, o büyük bir tehlike içinde. | Open Subtitles | حقيقه , هى فى خطر ماحق ولهذا اريد استعمال تليفونك |
Öyleyim ama bu senin ödlek olduğun gerçeğini değiştirmiyor, Harry. | Open Subtitles | انا كذلك , لكن هذا لا يغير من حقيقه انك اصفر , هارى |
İnsanların yaptığını sandığımız ve gerçekte yaptıkları şey arasındaki fark çok büyük. | Open Subtitles | الثغره بين مانعتقده ان الناس تفعله وبين حقيقه مايفعلونه لهو أمر شنيع |
Eğer bunlar doğruysa neden kralın haberi olmadı? Nerede o? | Open Subtitles | إذا كان ما تقوله حقيقه لماذا لم نسمع شيئا عن الملك ؟ |
yalan olup olmadığından emin değildim ama doğru olmasını diliyordum. | Open Subtitles | لم اكن متاكده اذا كانت كذبه لكن اردت ان تكون حقيقه |
Bu gerçeğe dönüşmeden önce ele alınması gereken bir çok farklı teknolojik zorluklar var. | TED | هناك الكثير من هذه العقبات بجانب عقبات التكنولوجيا التي يجب علينا التعامل معها قبل أن يصبح الحلم حقيقه. |
Ama bir kez bağımlı oldun mu, hep öyle kalırsın dedikleri doğruymuş. | Open Subtitles | ولكنى عرفت أن هذا حقيقه المدمن يظل مدمنَاً |
Bugün ise hayallerimiz neredeyse gerçekleşti. | Open Subtitles | اليوم احلامنا علي وشك ان تصبح حقيقه |
Delil! | Open Subtitles | حقيقه |