Tüm aramalar brülör hücreler üzerinden olacak; bilgisayar kullanımı yok. | Open Subtitles | ستجري كل الإتصالات في هواتف ذات الإستعمال الواحد، وبدون حواسيب. |
Bu sefer niye geldin buraya, yine bilgisayar çalmaya mı? | Open Subtitles | ما الذي جاء بك إلى هنا سرقة حواسيب مرةً أخرى؟ |
Aracın bilgisayar kontrolüne sahip olduğunuzda her şeyi yapabilirsiniz. | TED | وبمجرد السيطرة على حواسيب السيارة، يمكنك القيام بأي شيء. |
Süper bilgisayarlar da büyük modeller çalıştırıyoruz; benim yaptığım da bir bu. | TED | نحن نشغل نماذجا عملاقة على حواسيب السوبر كومبيوتر. وهذا ما أفعله أنا. |
Bu Moskova'da çalışan bir websitesi, bu adamlar enfekte olmuş bilgisayarları satın alıyorlar. | TED | هذا الموقع يعمل في موسكو حيث يشترون حواسيب مصابة |
bilgisayar mağazasına giderdik ve orada da aynı şeyi yaparlardı. | TED | كنا نذهب لمتجر حواسيب وكانو يقومون بنفس الشيء |
Photoshop bile gerekmiyor, yüksek teknoloji ürünü cihazlar gerekmiyor, bilgisayar gerekmiyor. | TED | حتى أنك لا تحتاج فوتوشوب، و لا تحتاج معدات التكنولوجيا الفائقة، انت لاتحتاج الى حواسيب. |
Bu nedenle NASA’daki takım, Kepler verilerinde geçişleri aramak için çok yönlü bir bilgisayar geliştirdi. | TED | وبالتالي، طوّر الفريق في وكالة ناسا أجهزة حواسيب خارقة للغاية للبحث عن حالات عُبور فلكي في جميع بيانات مهمة كبلر. |
Bu tarz şeyleri yapabilecek bilgisayar modellerine sahip olmaya başladık. | TED | بدأنا باختراع حواسيب تقوم بنفس هذه الأشياء. |
Turnuvanın galibi bir çift amatör Amerikan satranç oyuncusuydu ve aynı anda üç sıradan bilgisayar kullanıyorlardı. | TED | كان الفائزون هما لاعبان أمريكيان من هواة الشطرنج يشغّلان ثلاثة حواسيب عادية في ذات الوقت. |
Çoğu yıldızlararası bilim kurguların aksine Herbert'in insanları hiçbir bilgisayar olmadan yıldızları ele geçiriyorlar. | TED | على خلاف أغلب قصص الخيال العلمي بين النجميّة، فإن أشخاص هربرت غزوا النجوم دونما أية حواسيب. |
Çalışanlarımızın bilgisayar kullanımını izlemenin tek yöntemi. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لمراقبة حواسيب الموظفين لدينا |
Bu süreci çok daha çabuk gerçekleştirebilecek, daha hızlı bilgisayarlar üretmek için artık bu programları kullanıyoruz. | TED | ونحن الآن نستخدم تلك البرامج لإنتاج حواسيب أسرع بكثير بحيث نستطيع إجراء تلك العمليات بسرعةٍ أكبر. |
Günümüzde bilgisayarlar o kadar müthiş ki, aslında ne kadar korkunç olduklarını fark etmiyoruz. | TED | حواسيب اليوم مذهلة جداً لدرجة أننا نفشل في ملاحظة كم هي سيئة. |
Bizler cebimize sığan ve dünyadaki herhangi birine ulaştırabilen süper bilgisayarlar ürettik. | TED | صنعنا حواسيب فائقة بأحجام صغيرة وتربطنا بأي شخص على الأرض. |
Bu mekânda yiyecek bilgisayarları yapıyoruz, atılmış ve yeniden kullanılabilir materyaller ile bugünün atıklarını yarının yemeğine çeviriyoruz. | TED | ونبني بدلاً عنها، حواسيب غذاء من مواد مرميّة جرى جمعها وإعادة تصنيعها، تحول ما يتم إهداره اليوم، إلى عشاء الغد. |
Ama kendisi okumuyor onları, bunu yapacak bilgisayarları var. | Open Subtitles | لكنه لم يقرأه بنفسه فلديه حواسيب تفعل ذلك |
Gösterim sırasında kurbanların bilgisayarlarına erişebilir. | Open Subtitles | اثناء قيامه بالشرح سيتاح له الدخول إلى حواسيب ضحاياه |
Fonetik laboratuvarı, altı süper bilgisayar ve anladığım kadarıyla dünyanın ilk kuantum bilgisayarı. | Open Subtitles | هناك معمل أصوات، ست أجهزة حواسيب فائقة ،وعلى حد علمي ...أول حاسب كمي |
Affedersiniz, ama üç Bilgisayardan bilgi toplama emri aldım: | Open Subtitles | المعذرة، لكن لدي أوامر باسترجاع بيانات من 3 حواسيب مزودة |
Ama pilot ve yardımcı aklandı yani yerden biri mi uçağın bilgisayarına girdi? | Open Subtitles | ولكن الطيار و مساعده خارج دائرة الأشتباه إذاً هذا يعني أنه شخص من الأرض قام بأختراق حواسيب الطائرة |
İnanılmaz güçlü bilgisayarlarımız var ve inanılmaz karmaşık şeyler yapıyorlar, sıklıkla büyük miktarda veriyle. | TED | لدينا حواسيب قوية بشكل لا يصدق، وتقوم بأمور معقدة بشكل مدهش، غالباً مع معطيات بحجم ضخم. |
Yo-Yo'nun ayağı regülatöre takıldı üç XT havaya uçtu. | Open Subtitles | يويو تعذر بتوصيلة كهربائية كان معه ثلاثة حواسيب |
Artık o bir hacker değil, katil. | Open Subtitles | إنّه ليس مخترق حواسيب بعد الآن، بل أصبح قاتلا. |
Zamanımız azalıyor. Eğer Brainiac uyanırsa onun bir bilgisayarın yanında olmasını istemiyorum. | Open Subtitles | إن عاد (برينياك) للعمل، لا أريد أية حواسيب بقربه. |
Bakın, 4 adet her an kullanıma hazır bilgisayarımız var. Müşteriler bütün gün onları kullanır durur. | Open Subtitles | انظري، لدينا أربعة حواسيب منفصلة والزبائن حولهم طوال النهار |
CIA bilgisayarlarından uzak duracaktım, sen de beni rahat bırakacaktın. | Open Subtitles | انا ابقى بعيداً عن حواسيب وكالة الاستخبارات وانت تتركينني لوحدي |