Dünyadaki 10 kadından dokuzu, hayatları boyunca en az bir çocuğa sahip oluyor. | TED | عالميًّا، تسع من كل عشر نساء سيُنجبن طفلًا واحدًا على الأقل في حياتهن. |
Yapacağımız şey, bir milyon siyahi kadına hayatları için yürümelerini sağlayacak bir destek sistemi yaratmak. | TED | وما سنفعله هو إنشاء نظام دعم لمليون امرأة سوداء ليمارسن المشي لإنقاذ حياتهن. |
Kadınlar ayrıca doğum kontrol uygulayabiliyorlar, üreme hayatlarını daha fazla kontrol altına aldılar. Hepsi iyi şeyler. | TED | النساء أيضاً لديهنَّ نفوذ أكبر في تنظيم النّسل، سيطرة أكبر على حياتهن الإنتاجيّة، كل الأمور الحسنة. |
Bu sistem, bir zamanlar, hayatlarını değiştirmek konusunda dışlanan ve sonra diğerleri için ayaklananları desteklerken, kızların eğitiminden daha fazlası için kullanılabilir. | TED | هذا النظام، يدعم هؤلاء ليغيرن حياتهن وبعد هذا نخطوا للأخريات، يستطعن أن يفعلن أكثر من تعليم الفتيات. |
Radyasyon veya değil, bu kadınlar hayatlarının sonunda. | TED | الآن إما بسبب الإشعاع أو لا، هؤلاء النساء هن في نهاية حياتهن. |
Eğer öyleyse, kurbanların hayatlarıyla ilgili bu kadar bilgiyi toplamak için onları takip etmiş olmalı. | Open Subtitles | ان كانت تلك هي القضية فلا بد انه لاحقهن لكي يعرف هذا القدر عن حياتهن |
Sekiz güzel kız, lisedeyken nasıl hayatlarından vazgeçer? | Open Subtitles | . لثمانِ فتيات جميلات أن يفقدن حياتهن خلال المدرسة الثانوية؟ |
Kadınlara o gücü verirsek böylelikle kendi hayatlarına hükmetmeye başlarlar. | Open Subtitles | نمنح النساء شعوراً بالقوة حتى يتمكنّ من تحمّل مسؤولية حياتهن. |
Onların hayalleriyle oynayacaksın... sıkıcı günlük yaşamlarından birkaç saat kurtulmalarını sağlayacaksın. | Open Subtitles | ...سوف تعمل على أحلامهن أخرجهم من حياتهن المطحونه اليوميه لبضع ساعات |
Çok büyük bir sebep kadınların hayatları boyunca muhtemelen yüz yüze ilişkilerini nispeten daha çok önemseyip biçimlendirmesi. | TED | أحد أكبر الأسباب هو أن النساء على الأغلب يجعلن أولوية واهتمام لعلاقاتهن وجهاً لوجه خلال حياتهن. |
hayatları boyunca Beyaz Atlı Prenslerini bekliyorlar sonra da iyi bir işi olan ve etraflarında dolanan adamlarla evleniyorlar. | Open Subtitles | اعني انهن يقضين حياتهن بالبحث عن امير جذاب ثم ينتهي بهن الامر بالزواج من رجل لديه وظيفة جيدة و يبقى دائماً معهن |
Sonra bütün hayatları parmak uçlarında olacak. | Open Subtitles | هو أن يفتح الباب ويضع بقيّة الكاميرات ويحصل على حياتهن بالكامل بين أنامله |
Kızları kendi hayatlarını devam ettirecek yaşa gelseler de babalar bunu kabul etmek istemezler. | Open Subtitles | الآباء لا يحبون أن يعترفوا بأن بناتهم أصبحن قادرات على صنع حياتهن الخاصة |
hayatlarını, umutlarını, hayatın gizemleri hakkında neler düşündüklerini soruyorsun. | Open Subtitles | إسألهن عن حياتهن و آمالهن, و أسئلتهن الكبيرة في الحياة |
Kızları hayatlarının öznesi olma konusundan gaspetmeye o kadar alışmışız ki, artık onları gerçek anlamda nesneleştirmiş mal-eşya-imtia şekline dönüştürmüş haldeyiz. | TED | إعتدنا سرقة الفتيات لغرض أن نكون أهداف حياتهن لدرجة أننا بالفعل جعلناهن سلعة و حولناهن إلى بضائع تباع وتُشترى |
Gönderilen gençlerin korunmasını gerektiren kanunlar vardı ancak, hayatlarının tehlikeye gireceği bir yere gönderildiler. | Open Subtitles | كان هناك قوانين من أجل حماية الصغار و لكن كان هناك خطر كبير على حياتهن |
Amerika'da her beş kadından biri hayatlarının bir kısmında cinsel saldırıya uğruyor. | TED | إذ نصت الدراسة ان واحدة من بين كل خمسة نساء في أمريكا يقلن أنهن قد تعرضن لاعتداء جنسي في مرحلة ما في حياتهن . |
Ve bunu hayatlarının ilerleyen dönemlerindeki kendi duygusal hayatlarıyla, evlenme olasılıklarıyla, evliliklerindeki mutluluklarıyla ilgili anlattıklarıyla ve genel anlamda hayattaki mutluluklarıyla karşılaştırdık. | Open Subtitles | و ربطنا ذلك بتقارير حياتهن العاطفية خلال الحياة فيما بعد مدى احتمال أن يتزوجن و مقدار سعادتهن في الزواج و مقدار سعادتهن في الحياة على وجه العموم |
Eğer hayatlarıyla ilgili her şeyi sosyal ağlardan öğrendiyse, izleme konusunda da o kadar takıntılı olmalı. | Open Subtitles | إذا كان قد تعلّم كل تفاصيل حياتهن من مواقع التواصل الإجتماعي -فسيكون بنفس الهوس عند مراقبتهن |
Birçoğu buraya geldi çünkü daha önceki hayatlarından daha iyi olacağını düşünüyorlardı. | Open Subtitles | العديدات جاءوا هنا ظنًا بأن ذلك أفضل من حياتهن السابقة |
Savaştan sonra çoğu hayatlarına kadın olarak devam etti. Fakat Albert Cashier gibi bazıları erkek olarak yaşamayı tercih etti. | TED | بعد الحرب، استأنف معظمهن حياتهن كنساء، لكن بعضهن مثل ألبرت كاشير واصلن حياتهن كرجال. |
Onların hayalleriyle oynayacaksın... sıkıcı günlük yaşamlarından birkaç saat kurtulmalarını sağlayacaksın. | Open Subtitles | ...سوف تعمل على أحلامهن أخرجهم من حياتهن المطحونه اليوميه لبضع ساعات |