Bir sorayım dedim. Bu, onun suçu değil. Olayları çözmeye çalışıyor. | Open Subtitles | لم يكن ذلك خطأه كان يحاول أن يعرف ما يحدث له |
Eline geçirebildiği her şeyi kullanmayı istemesi onun suçu değil. | Open Subtitles | وليس خطأه أنه يرغب في كلّ ما تقع عليه يداه |
onun hatası, ahlaksız bir hükümetin işine yaradı. | Open Subtitles | خطأه كَانَ في الإشتراكه بحكومةِ لا أخلاقيةِ. |
Aslında mutant genleri taşıyıp sonraki nesile geçirenlerin erkekler olduğunu saptadılar bu yüzden onun hatası. | Open Subtitles | ان الذكور هم من يحملون جينات التحول ولذلك فهو خطأه |
İsminden, ailesinin onun için daha büyük hayalleri olduğunu anlaşılıyor ve filmin başlamasına iki dakika kala gelmeniz onun suçu değil. | Open Subtitles | أفصد، إعتماداً على إسمه، والداه من الواضح أنهما كان يملكان أحلام كبيرة له، وليس خطأه أنكم أنتم يا رفاق ظهرتم بدقيقتين |
onun suçu değil. Arayıp iptal etmemi istedi. Unutmuşum. | Open Subtitles | لم يكن هذا خطأه ،لقد طلب منّى أن أتصل بك لإلغاء الموعد و لكنى نسيت |
Aslında, mutant genini erkek taşır ve geçirir, yani onun suçu. | Open Subtitles | فعليا، الذكر هو من يحمل جين التحول و يمرره لأبنائه، إذن فإنه خطأه هو |
Tüberküloz olsaydı da bu onun suçu olmayacaktı. | Open Subtitles | و لو كان لديه مرض التدرن لن يكون خطأه أيضاً |
Neden bunu farketmemek onun suçu olsun ki? | Open Subtitles | لحظة، لماذا يكون الخطأ خطأه إن لم يلاحظ؟ |
- ...bu yüzden de ilacı kestiğini söylüyor. - O zaman karısının ölümü onun suçu! | Open Subtitles | لذا جعلها تتوقف عن اخذ الدواء حسنا انه خطأه هو من قتل زوجته |
onun hatası değildi, elinden geleni yaptı. | Open Subtitles | لم يكن خطأه وقد فعل افضل ما يمكنه كان المخطئ ظاهريا |
Bu onun hatası. Bir şey söylemeden gelip gidiyor. | Open Subtitles | هذا خطأه, يذهب ويأتي ولا يقول شيئاً أبداً |
onun hatası değildi. Sadece ona verdiğim fotoğrafa hâlâ sahip olduğu için memnunum. | Open Subtitles | لم يكن خطأه أنا ممتن أنه أحتفظ بالصورة التي أعطيتها له |
Hiç heyecan puanı kazanamam onun hatası. | Open Subtitles | إنه خطأه أنني لا يمكنني تحصيل أي نقاط إثارة |
onun hatası olduğunu söylemene gerek yoktu. | Open Subtitles | ما كان ينبغي عليك أن تخبره أنه كان ذلك خطأه |
Buzz Aldrin hatasını hemen fark etti, yanlışlıkla buluşma radar anahtarını çevirmişti. | TED | أدرك بز ألدرين على الفور خطأه فقد قلبَ عن غير قصد مفتاح رادار الالتقاء. |
Niye öyle hissettiğini anlıyorum. Çünkü tamamıyla onun hatasıydı. | Open Subtitles | انا افهم لماذا قد يشعر هكذا, لأنها كانت خطأه بالكامل |
hata yaptığını söylemesi yeterli olmayacaktır sanırım. | Open Subtitles | أخشى أن الوقوع تحت قوة سيفه وبنفس طريقة خطأه لن يكون كافيا أيها القائد |
Bana kendi hatası olup olmadığını sordu. Sen de ona öyle olmadığını mı söyledin? | Open Subtitles | وسألني ان كان الامر خطأه واخبرته انها ليست كذلك |
Bu yaşananlar sayesinde yaptıklarının ne kadar hatalı olduğunu anladı. | Open Subtitles | انه ما استلزمه الامر لجعله يدرك مدى خطأه |
Ve hatasının farkına varmadan izlemek istiyorum | Open Subtitles | لذا أرغب في مشاهدة أكبر قدر من الفيلم قدر ما أستطيع قبل ان يدرك خطأه |
Fakat ben buradan bütün bunların suçunun kendisi olduğunu saklamaya çalışan bir avukat görüyorum. | Open Subtitles | بالنسبة لي كل ما أراه هو محامي يحاول تشتيت انتباهي عن حقيقة أن هذا الأمر كله خطأه |
Ben öldürdüm sanıyordum ama kendi hatasıymış meğer. | Open Subtitles | اعتقدّت أنني من قتلته اتضح أن الخطأ كان خطأه |
yanıldığını kanıtlamanın tek yolu bu olur. | Open Subtitles | حسنٌ، فهذه قد تكون الطريقة الوحيدة لإثبات خطأه. |
Ya da belki de söyledi de, o kadar salak ve sıkıcıydı ki dinlemiyordum her türlü, onun suçuydu çünkü çok salaktı ve ondan nefret ettim. | Open Subtitles | وربما أخبرني، ولكنه كان غبي وممل ولم أستمع له في الحالتين، هذا خطأه |