Bütün istediğim her gün baktığım soğuk, çelik, gri dış yüzeylerde sıcak, flu ve insana özgü bir şeyler görmekti. | TED | كل ما أردت أن أراه كان شيئا دافئاً وغامضاً وإنسانياً على الواجهة الرمادية الباردة والحديدية التي انظر إليها كل يوم. |
Bu bebek öyle küçük ki onu sıcak tutacak yeterli yağ dokusu yok. | TED | هذا الطفل نحيف للغاية بحيث ليس لديه ما يكفي من الدهون للبقاء دافئاً. |
Bu, bozkır ve küçük orman kartalları sıcak hava akımlarını kullanarak Afrika'ya gidiyorlar. | Open Subtitles | هذه عقبان السهوب ، والعقبان المنقطة الصغيرة، تركب تيارا دافئاً فى طريقهم لأفريقيا |
Olayın dışında olmak hoşuma gitmişti. Evde sıcak bir yatağının olduğunu bilmek. | Open Subtitles | لكن قد أعجبني الخروج للميدان، بما أنّي سأجداً فراشاً دافئاً أعود إليه. |
Umarım yemek yememişsindir. Aşçı senin için yemeği sıcak tuttu. | Open Subtitles | آمل أنك لم تتناول طعامك الطاهي احتفظ بالغداء دافئاً لك |
Şu tenekedeki jel, büfede yiyecekleri sıcak tutmak için kullandıkları. | Open Subtitles | ستيرنو، العلب الصغيرة التي يضعونها في البوفيه ليبقوا الطعام دافئاً |
Kışın sizi sıcak tutması için hayvanların derisinden giysi yapmayı öğrenmişsiniz. | TED | تعلمت كيف تصنع ملابساً من جلود الحيوانات لتحافظ علي جسمك دافئاً خلال الشتاء. |
Yılın bu mevsiminde sıcak gelmiyor mu? | Open Subtitles | ألا تظنين الجو دافئاً في هذا الوقت من السنة؟ |
Sana daha önce söyledim, et piştiğinde onu sıcak tut | Open Subtitles | أخبرتُك من قبل, أنه عندما ينضج اللحم, أبقيه دافئاً. |
Size sıcak bir içki getireyim. | Open Subtitles | في مثل هذا الطقس سأحضر لك شيئاً ساخناً, سأحضر مشروباً دافئاً |
Siz oturun, kaleyi bekleyip ocağı sıcak tutun. | Open Subtitles | حسناً يارفاق، انتظروا هنا وحصنوا المنزل وأبقوه دافئاً |
Uyuduğun sıcak bir yatağın, sevdiğin bir karın, güzel çocukların var. | Open Subtitles | إن لديك فراشاً دافئاً للنوم عليه زوجة رائعة, أطفال جميلون |
Vücudunu sıcak, başını serin tutun. | Open Subtitles | حافظ على جسمها دافئاً ورأسها بارداً0 طابت ليلتك0 |
sıcak tutması gereken bir şeyi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | عندما قالت أنها تحتاج إلى شيئ لإبقاء الوجلز الخاص بها دافئاً |
Havanın ılık ama sıcak olmadığı, ağaçların çiçek açtığı o bahar haftası. | Open Subtitles | ذلك الأسبوع في فصل الربيع عندما يكون الجو دافئاً ولكن ليس ساخناً وتبدأ الأشجار بالتبرعم |
Kardeşlerim ve ben yeni gelenleri daima sıcak karşılarız. | Open Subtitles | أنا و الأخوة عادةً نرحب بالمبتدئين ترحيباً دافئاً |
Ve bu içimi sıcak, vıcık vıcık hissetmemi de sağlıyor. | Open Subtitles | و تجعلني دافئاً, وتعطيني شعور طري من الداخل |
Bilirsiniz, uzun ılık duşlar almamamız gereklidir. | TED | كما تعلمون ، إنه يبدو كأنه ليس من المفترض أن تأخذ حماماً دافئاً وطويلاً |
Bunu yazın yaptılar ve oldukça sıcaktı. | TED | لقد قاموا بهذا في الصيف .. وكان دافئاً جداً |
Hava soğukken bile içini ısıtan bir şey. | Open Subtitles | تكون دافئاً من الداخل ! .. عندما يكون الجو بارداً |
Çünkü sonra, Noel gününde sıcacık yatağımda, derin bir uykudaydım. | Open Subtitles | لأنبعدها،وفييوم الكريسماس... كنت أغفو في فراشي، دافئاً ومرتاحاً، وكنافيالصباح،حين فجأة... |
Avının bedeni hala sıcakken karaciğeri çıkartıyor ve törensel bir ısırık alıyor. | Open Subtitles | يكون جسد ضحيته ما زال دافئاً عندما يقتطع الكبد و و يأخذ قضمة إحتفالية واحدة |
Bay Stevens Sr.'ın tabağını ocağa koyup, ısıt. | Open Subtitles | ضعي طبق السيد ستيفينز الأكبر عند الطاهي ليظل دافئاً |
"Akciğerlerindeki, seni ısıtacak olan havanın enerjisine. | Open Subtitles | محرك رأتيك سيبقي الهواء الذي حولك دافئاً |
O kadar çabuk içeri girersin ki yatağın bile soğumamış olur. | Open Subtitles | لكن حتى لو لم يحدث، سترجع للسجن سريعاً، لا يزال فراشك دافئاً. |