"دافىء" - Translation from Arabic to Turkish

    • sıcak
        
    • ılık
        
    • sıcacık
        
    Güzel bacaklı ve sıcak yürekli bir kız bulursam beni kimse durduramaz. Open Subtitles لو قابلت فتاه ارجلها قويه وقلبها دافىء لا يستطيه انسان أن يمنعنى
    Bir sıcak hava akımından diğerine süzülerek, çok az enerji tüketecekler. Open Subtitles بالتزلق من تيار دافىء لآخر سيوفرون طاقة فى رحلتهم الطويلة أمامهم
    Sonra da hepsini birleştirerek örtünüp uyumak için sıcak bir battaniye yapıyor. Open Subtitles ثم تفردهم معاً لصنع بساطٍ دافىء لتخلد عليه في وكرها تحت الثلج
    İyi kazanıyorum. Rahat ve sıcak bir dairem var. Open Subtitles حسناً, أنا أجني ما يكفي من المال ولدي بيت دافىء وجميل
    Ölüm saatini söylediğimde ılık ve ölüydü. Open Subtitles و قد كان دافىء و ميت عندما أعلنتُ عن ذلك
    Devlet adamına yaraşır... tarihsel, ancak... sıcak ve dostane. Open Subtitles فأنا رجل الدولة . تأريخي ولحد الآن ودى دافىء
    Dinle, bir fikrim var. Daha sıcak biryerler gitmeye ne dersin, üçümüz ? Open Subtitles إسمعي، عِنْدي فكرة ، ما رأيك أن نذهب ثلاثتنا إلى مكان دافىء
    Bu lanet evdeki tek sıcak yer burası. Open Subtitles أنه المكان الوحيد الذى اشعر فيه بأنى دافىء فى هذا المنزل الملعون
    Bunun sebebi, atmosferinde onu sıcak tutmaya yetecek kadar karbondioksit bulunmaması. Open Subtitles وذلك بسبب أن غلافه الجوي لا يحوي ثاني أكسيد كربون كفايةً لإبقاءه دافىء.
    Pasifik'te her birkaç yılda bir sıcak bir akıntı batıdan doğuya gider. Open Subtitles ،كل بضعة سنوات في المحيط الهادىء يتحرك تيار دافىء من الغرب إلى الشرق
    sıcak ve şirin şeylere alerjim var. Open Subtitles لا أستطيع لدي حساسية من أي شيء دافىء ورائع
    Hizmetçilerin karınlarını kes ve Kontes'e güzel, sıcak bir banyo hazırla. Open Subtitles فلتقطع بطون الخادمات حتى تحظى الكونتيسة بحمام لطيف دافىء
    Bunu güzel, sıcak bir duygu olarak algılayacak. Daha sonra işine yarayabilir. Open Subtitles سوف تربط ذلك بشعور دافىء ولطيف، يمكنك إستخدام ذلك لاحقاً
    Eğer hava soğuksa, beni beklemeyip sıcak bir yerlere gitmeliydin. Open Subtitles ان كان المكان بارد كان من الافضل ان تذهب الى مكان دافىء
    sıcak yemekleri olan, sıcak bir evde hor görülmeden yaşamak, demiştin. Open Subtitles العيش في منزل دافىء . وتناول وجبة ساخنة والعيش دون تجاهل , كان هذا ماقلته
    Sanki temiz çarşafları ve sıcak suyu olan bir yerdeymişim gibi... Open Subtitles ونستطيع البقاء في مكان لطيف سرير نظيف و استحمام دافىء
    Bu Hollywood tiplerini bilirsin, illa sıcak bir delik görünce sokacaklar. Open Subtitles تعرفان ممثلي "هوليوود " هؤلاء لاتورعون عن مضاجعة أي شيء دافىء
    sıcak bir yatak, nazik bir kalp ve kablolu televizyon için ödenmesi gereken küçük bir bedel. Open Subtitles حسنا , هذا سعر رخيص لدفعه لسرير دافىء , قلب لطيف و تلفاز بقنوات الكابل
    Teorik olarak, büyük, sıcak bir asteroitle küçük arasındaki farkı söyleyebiliriz başka bir deyişle, asteroidin hacmini buluruz. Open Subtitles و من الناحية النظرية , نستطيع أن نقول الفرق بين شىء دافىء كبير و بين شىء دافىء صغير بمعنى حجم الكويكب
    Bak, 5 Temmuz günü havai fişekler atılmıyor. Ama yine de güzel ve ılık bir gün. Open Subtitles أنظري , لا توجد العاب نارية في الخامس من يوليو لكنه مازال دافىء ولطيف
    Hoş, ılık bir küvette, nefis, sıcak suyun içine uzanıp stratejimi saptayacağım. Open Subtitles سأذهب لإنتقاع ساخن جميل ... في حمام دافىء لطيف .و سأخطط لإستراتيجيتي الجديده
    Dışarıda felaket bir soğuk var. Burası sıcacık. Open Subtitles الجو شديد البرودة في الخارج لكنه دافىء هنا

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more