Dov ile görüştüm. Babamın buraya gelmekte olduğunu ve çok sinirli olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد كلمت دوف ، وهو يقول أن أبي قادم إلى هنا وهو مستاء |
Dov ile görüştüm. Babamın buraya gelmek için yolda ve çok sinirli olduğunu söyledi. Sinirli mi? | Open Subtitles | لقد كلمت دوف ، وهو يقول أن أبي قادم إلى هنا وهو مستاء |
Dov, Dedektiflerle eğlence olsun diye konuşmak tutukluluk haklarından değildir. | Open Subtitles | دوف , حقوق المقبوض عليهم لا تتضمن الدردشة مع المحققين للمتعة |
Kokunu yok etmeye kimsenin gücü yetmez, Luke Dove. | Open Subtitles | لا يوجد منظف يمكنه إزالت رائحتك يا لوك دوف |
- Bak, ben Senatör Dove'u balkondan attım. | Open Subtitles | ـ أسمع لقد القيت السيناتور دوف من الشرفه |
Duff öfke dolu bir şekilde tüm gücüyle saldırırsa yapabileceği hiçbir şey kalmaz. | Open Subtitles | قوة و هجوم دوف المليئين بالغضب شيء لا تستطيع فعل شيء حياله ... |
Duff'a gitmem gerekti. | Open Subtitles | و احيانا كانت عبقرية. كان لا بُدَّ أنْ أَذْهبَ إلى *دوف*. |
Daha sonra ikimiz gidip birer kahve içip nasıl olur da adı Dov olan biri gidip polis olur bana onu anlatacaksın. | Open Subtitles | ثم , انا و انت سنذهب لاحتساء قهوة و ستخبرني كيف شاب اسمه دوف ينتهي به المطاف كضابط شرطة |
Dov, bunu bildirmemiz lazım. | Open Subtitles | دوف , تعلم انه يجب ان نبلغ عن هذا |
Dov, burada esrar yetiştirmiyorlar. Burada met amfetamin yapıyorlar. | Open Subtitles | دوف , هذة ليست مزرعة هذا معمل ميثان |
Hey, Dov, burada ters bir durum var. | Open Subtitles | دوف ، لدينا موقف صعب هنا |
Hey, Dov, bir durum var burada. | Open Subtitles | دوف ، لدينا موقف صعب هنا |
Dov, Dün gece Edie ile koşullarınız son derece uygundu ama sen kontrol etmesini bildin. | Open Subtitles | (دوف)، كانت ظروفك مع (إيدي) لم يكن هناك شيء لكن سيطرة على ذلك. ليلة أمس. |
Şu Senatör Dove olayını senden dinlemek istiyorum. | Open Subtitles | احب أن أسمع عن عملية السيناتور دوف من فم منفذها نفسه |
İçinde, Williamsburg'daki Royal Dove Inn'in adresi, 09:30 saati ve Klemmer/Stein'in muhasebecisi Damon Moore'un ismi yazan bir post-it vardı... | Open Subtitles | في داخلها كانت قطعة ورق مع عنوان إلى نزل رويل دوف في وليامز، والوقت 9: 30، |
Yürüyen bir saatli bombasın, Luke Dove! | Open Subtitles | أنت قنبلة موقوتة متحركة يا لوك دوف |
Daha birkaç dakika önce, Boston bomba imha ekibinden James Dove hemen arkamdaki çimlerde çılgınca bir yarışın içinde... | Open Subtitles | منذ لحظات الملازم " جيمس دوف " من فريق " بوسطن " للقنابل سابق الزمن هذه الحديقة خلفي ساعدت وبذهول .. |
İkinizin de Tamzin Dove ile olan ilişkiden bahsetmemeniz tuhaf. | Open Subtitles | من الغريب عدم قيامكما بإخبارنا بشأن العلاقة مع (تانزين دوف) |
Duff, sence tepeden biraz fazla kesmiyor musun? | Open Subtitles | *دوف*؟ الا تَعتقدُ بأنّك تأَخْذ كثيرا جدا من اعلى ؟ |
Duff bana para veremedi ama tavsiyede bulundu. | Open Subtitles | *دوف* لم يَستطعُ أَنْ يَعطيني مالَ , لَكنَّه بالتاكيد اعطانى نصيحة. |
Bu Duff, sizin soygun saatinde onunla olduğunuzu söyler mi? | Open Subtitles | وهذا ال *دوف* سوف يَقُولُ بأنّك كُنْتَ مَعه في وقت السرقةِ؟ |
Dick ve Doof mu? | Open Subtitles | ديك و دوف ؟ |
Güvercinim, sen özelsin. | Open Subtitles | دوف , انت مميزة |
Çünkü güvercinIer sizi sert adam gibi gösterir. | Open Subtitles | لأن استخدام دوف جيد على الجسم وايضا على اختيار الثياب |