Bu doğru değil. Sen onu gerçeğe dönüştürüyorsun. Ama doğru değil. | Open Subtitles | لا، ذلك غير صحيح أنت تجعل ذلك صحيحًا، لكنه ليس كذلك |
Bu doğru değil tabi, ama bir dakikalığına öyle sayacağız. | TED | حسناً ذلك غير صحيح لكن سوف يتبين لنا ذلك خلال دقيقة |
Bu doğru değil, her şeyi düşündüm. | Open Subtitles | ذلك غير صحيح لقد أخذت بعين الإعتبار كُلّ شيءَ. |
Temizlik görevlisisin sen ya. bunun doğru olmadığını bilmen lazım. | Open Subtitles | انتي عاملة نظافة, يجب ان تعرفي ان ذلك غير صحيح |
Ancak, çoğumuz bunun doğru olmadığını biliyoruz. | TED | ومع ذلك، فإن معظمنا يعلم أن ذلك غير صحيح. |
- Çöpten geliyor sanmıştım ama öyle değil. | Open Subtitles | إعتقدت أنّه قادم من القمامة لكن ذلك غير صحيح. |
Aslında Bu doğru değil. Feci canını yakacak. Hem de taşaklarda olunca. | Open Subtitles | حسناً , ذلك غير صحيح , سوف تؤلم كالجحيم , خصوصاً هنا بالأسفل |
ama yüreğimde biliyorum ki Bu doğru değil bunu biliyoruz. | Open Subtitles | من قلبي، اعلم ان ذلك غير صحيح. نحن جميعا نعلم ذلك. |
Bu doğru değil. 3 Eylül, pezevenklik. | Open Subtitles | ذلك غير صحيح في الثالث من سبتمبر ،اتهمت بـكونك قواد |
Ama Bu doğru değil. Özellikle de bu günlerde. | Open Subtitles | لكن ذلك غير صحيح خاصة في أيامنا هذه |
- Hayır, Bu doğru değil. - Elbette değil. | Open Subtitles | ـ لا , ذلك غير صحيح ـ بالطبع لا |
Ama Bu doğru değil. | Open Subtitles | -هل بإمكانك التنفس ؟ -حسناً , ذلك غير صحيح |
Bu doğru değil. Bize güvenebilirsin. | Open Subtitles | ذلك غير صحيح يمكنك ان تعتمدي علينا |
Bu doğru değil, neden böyle düşündüğünüzü bilmiyorum. | Open Subtitles | ذلك غير صحيح. لا أدري لمَ تعتقدون ذلك. |
Bu doğru değil. Bundan emin değiliz. | Open Subtitles | ذلك غير صحيح ذلك ليس بالضرورة صحيح |
Fakat Bu doğru değil. | TED | ولكن ذلك غير صحيح. |
Yemin ederim ki Bu doğru değil. | Open Subtitles | أقسم بأن ذلك غير صحيح |
Ama bunun doğru olmadığını biliyorum ve çok çok pişmanım. | Open Subtitles | و علمت أن ذلك غير صحيح... و حقا شعرت بالندم |
Ama bunun doğru olmadığını biliyorum ve çok çok pişmanım. | Open Subtitles | و علمت أن ذلك غير صحيح... و حقا شعرت بالندم |
Ona bunun doğru olmadığını söyledim, benim öyle biri olmadığımı söyledim. | Open Subtitles | طمأنته بأن ذلك غير صحيح وأنني لست من أولئك الأشخاص. |
-Çünkü öyle. -Ama James öyle değil diyor. | Open Subtitles | لأنها كذلك - لكن جيمس يقول إن ذلك غير صحيح - |