| "Ama insanlar günahları üzerine doğan çocuklarını ziyaret ettiğinde nasıl karşılık verilecekti?" | Open Subtitles | "لكن عندما يفتش الرجل عن ذنوبه تجاه أطفاله" "كيف ينبغي أن يجازى؟" |
| Ama eğer kişi küçük bir çocuksa, günahları için bir ceza olamaz. | Open Subtitles | لكن لو كان الشخص المريض طفل صغير لا يمكن أن يكون عقوبة بسبب ذنوبه |
| O gece Gracie'i aradı... onun yerine Iris çıktı ve günahlarının cezasını çekmek hakkında söylenmeye başladı. | Open Subtitles | في وقت سابق من ذلك الليل يدعو جرايسي، يحصل على آيريس بدلا من ذلك وبدايات يتجوّلان حول دفع ثمن ذنوبه. |
| O yüzden bırak da günahlarının bedelini ödemek için kariyerini yaksın. | Open Subtitles | لذا دعيهِ يحرق مستقبله المهني تكفيراً عن ذنوبه |
| Ve sonunda, ...kuzu günahlarından kurtulmak için bir köprüden kendisini atıyor. | Open Subtitles | و في النهاية رمى الحمل نفسه من معبر لينجوا من ذنوبه |
| Küçük bir bebeği günahlarından arındıracağız, açıkça görülüyor ki bebekler dünyaya günahsız gelirler ve biz herşeyi berbat ederiz. | Open Subtitles | الغرض منه تطهير الطفل من ذنوبه يولد الأطفال بصحيفة نظيفة، نحن من نفسدهم |
| Charles Widmore'a dönüştün. Sonunda belki de bir şekilde günahlarını ödemiş oldu. | Open Subtitles | والذي قد يكون قد كفّر عن ذنوبه أيضاً في النهاية |
| Bu kişi, bu tecavüzcü ya da sizin dediğiniz şekilde katil, gerçekten tövbe ediyorsa ve af diliyorsa bağışlanmalı. | Open Subtitles | وإن كان هذا القاتل المغتصب كما تصفه قام بالتوبة وكان يبحث عن تكفير ذنوبه فيجب أن يُعطى ذلك |
| günahları o saflığı ortadan kaldırmıyor, sadece üzerini kapatıyor. | Open Subtitles | ذنوبه لا تمحو هذا النقاء ولكن تحجبها فقط |
| günahları çok derin. O bir general. | Open Subtitles | إن ذنوبه كبيرة, لقد كان جنرالاً |
| Zayıflıkları, travmaları ve sıkıntıları, günahları. | Open Subtitles | نقاط ضعفه، محنه، ذنوبه |
| Özellikle günahları. | Open Subtitles | بالأخص ذنوبه |
| Kefareti düzgünce yapmak için kişi kendi günahlarının pişmanlığını belli etmeli ve o suçlar tarafından oluşan zararları onarma çabası göstermelidir. | Open Subtitles | لتكفر الذنوب بشكل صحيح يجب أن يشعر الشخص بالندم على ذنوبه ويقوم بإصلاح الأضرار |
| günahlarının affettirmek isteyen biri olduğunu hissediyorum. | Open Subtitles | لقد وصلت للفهم أنه رجل يبحث عن تكفير ذنوبه |
| Ölüm tüm günahlarının bedeli olduğu için huzur içinde ölmesine izin ver. | Open Subtitles | تمنى له موتة هنيئة ليكفر عن ذنوبه |
| Şu an burada olsaydı günahlarının bedelini ödetirdim. | Open Subtitles | لو أنّه هنا الآن لجعلتُه يدفع ثمن ذنوبه |
| - Ve her biri sayemde hak yolu buldu günahlarından pişmanlık duyup ruhban olmak istediler. | Open Subtitles | وكل واحد جاء إلى الله خلالى يندم على ذنوبه ويطلب أخذ ملابس الكهنة |
| günahlarından pişmanlık duyup bu şarkıyı yazmış. | Open Subtitles | ندم على ذنوبه وبعد ذلك كتب هذه الأغنية |
| Bir şey onları bu saunanın insanların günahlarından arındırdığına inanmalarını sağlamış. | Open Subtitles | شيئاً ما يجعلهم يصدقون " إن في هذا " السونا يمكن أن يغتسل الشخص من كل ذنوبه |
| Eğer zengin adam günahlarından tövbe etmezse. | Open Subtitles | إذا الرجل الغني لم يتب عن ذنوبه |
| Kendi günahlarını kabul edemeyen birisiyse? | Open Subtitles | كما في هو لا يستطيع أن أدخل ذنوبه الخاصة؟ |
| Böylece bu odada oturan adamlar kendi günahlarını benim sırtıma yükleyip kendilerinin dürüst olduğunu iddia edebilsinler diye. | Open Subtitles | لأن يجلس نفس الرجل في هذه الغرفة ليضع ذنوبه على عاتقي و يزعمون لأنفسهم بأنهم أنقياء |
| Kimse ondan günahlarını gizleyemez ama itiraf edip, onlardan uzaklaştığı için bağışlanacaktır. | Open Subtitles | الذي يخفي ذنوبه لن يزدهر، لكن الذي يعترف ويهجرها سوف يرحم. |