Bu doğru. Arkadaşım onları Delhi'ye, bir uçağa binerken gördü. | Open Subtitles | . انها الحقيقة لقد رآهم صديقى وهما يستقلان طائرة الى دلهى |
Belki onları pencereden gördü. Onun için geleceklerini biliyordu. - Sadece dakikaları vardı. | Open Subtitles | ربما رآهم عبر النافذة علم انهم كانوا يسعون خلفه |
Bir arkadaşım onları görmüş. Onu sorgulamışlar. | Open Subtitles | لقد رآهم صديق لى, وقد استجوبوه أى صديق هذا ؟ |
Bu yüzden, bir kısmınız onları... daha önce etrafta görmüş olabilirsiniz. | Open Subtitles | لذا من المحتمل بأن معظكم قد رآهم معظهم من الجوار |
Kimse tam olarak bilmiyormuş, çünkü onları gören hiç kimse yaşamıyormuş. | Open Subtitles | لاأحد يعرف تماماً لأن ما من أحد رآهم و بقي حياً |
Dualarımız, bu sene, Tanrı'nın şefkatli kollarına almayı münasip gördüğü kardeşlerimizle birlikte. | Open Subtitles | صلواتنا مع إخواننا الذين رآهم الرب يستحقون أن يأخذهم بين ذراعه هذا العام |
Birisi akbabaların dönüp durduğunu görürse, bir şeyin öldüğünü anlar. | Open Subtitles | إذا رآهم أحد يحومون حول المكان سيعلموا بوجود قتيل بالتأكيد |
İkisini birlikte gördüğünü söyleyen tek kişi bile yok. | Open Subtitles | ولكن ليس هنالك شخص واحد قد رآهم معا ابدا. |
O fotoğrafları eski erkek arkadaşım ekmişti. Onun yatak odasında ikimizin fotoğrafları vardı. Ve onları herkes gördü. | Open Subtitles | تمّ إلتقاطهم من قِبل خليل سابق، لنا، في غرفة نومه، والجميع رآهم. |
Bence onları yemeğini çalmaya çalışırken gördü. | Open Subtitles | أعتقد بأنه رآهم يحاولون سرقة طعامه |
Sallanan kaç kişi gördü? | Open Subtitles | كم عدد الرجال الذي رآهم مشنوقين ؟ |
Babam insanlara itimat etmedi. Onları bizden aşağı gördü. | Open Subtitles | أبي لم يثق في البشر، إذ رآهم أدنى منا |
Belki Bill onları görmüş ve diğer polisleri aramıştır. | Open Subtitles | لربما بيل رآهم واتصل بالضابط الآخر للابلاغ عني |
Marketteki bir çalışan onları bir kaç defa oradan alışveriş yaparken görmüş. | Open Subtitles | موظّف في متجر البقالة رآهم يتبضّعان هناك أكثر من مرّة |
Carlos da görmüş olmalı, ve korkmuş olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن كارلوس رآهم أيضاً أظن أنه خاف، وهذا ما كان يجب عليه |
Sokakta yaşayan yaşlı adam burada öpüştüklerini görmüş. | Open Subtitles | و رآهم ذلك الرجل المسن الذي يقطن على الشارع يقبلون بعضهم هناك |
Bir gören olursa, tüm kariyerin mahvolur diye düşünüyordum. | Open Subtitles | إذا ما رآهم أحد، فذلك سيدمر كامل مسيرتك. |
Ne yazık ki onları canlı gören son kişi bendim. | Open Subtitles | للأسف أعتقد أنني كنتُ آخر من رآهم أحياءً |
Muhtemelen hayatında gördüğü ilk beyaz insanlar biziz. | Open Subtitles | اعتقد اننا اول اناس بيض قد رآهم |
Eğer askerlerim onları bir daha görürse, bütün köylüleri öldüreceğim. | Open Subtitles | إذا رآهم جنودى مرة أخرى سوف أقتل جميع الفلاحين |
Atlı bir memur onları burada gördüğünü söyledi. | Open Subtitles | وقد رآهم أحد الشرطيين السيّارين ينطلقون قبل قليل هنا |
Ve ne zaman onları gördüm en son ne zaman oldu? | Open Subtitles | - عندما رآهم آخر؟ |
Muhafızlarımızdan birisi, yoldaşlarını öldürürken onları gördüğüne yemin etti. | Open Subtitles | أحد طوّافينا أقسم أنه رآهم يقتلون مرافقيه |
Ama onları bir arada gördüğünde... onu ve sevgilisini... 9:43 treni. | Open Subtitles | ولكن عندما رآهم هناك معاً هي وعشيقها القطار 9: |
Eğer Frank o gün onları gördüyse masadaki Chris Crawford değildi. | Open Subtitles | . الشعر . لقد .. لقد كان أحمر لو رآهم (فرانك) ذلك اليوم |