Eğer imzalamayı reddedersen küçük bebek toplar aç kalabilir. | Open Subtitles | وإن رفضتِ التوقيع ربما أولئك المدافع الصغار ستشعر بالجوع |
Daveti reddedersen, kendine kötülük etmis olursun. | Open Subtitles | إذا رفضتِ الدعوة ، ليس لديكِ إلاَّ نفسك لتلوميها |
Fakat onu görmeyi reddettin çünkü mükemmel küçük resminde çerçeveli değildi. | Open Subtitles | لكنكِ رفضتِ الإلتفات لها لأنها لم تكن في إطار صورتكِ المثالية |
Tetikçinin peşinden destek ya da izin olmadan gittin ve sonra da nedenini söylemeyi reddettin. | Open Subtitles | أريد تفسيراً ذهبتِ خلف مُطلق النار دون اسناد أو تفويض وبعدها رفضتِ اعطائي تفسيراً |
Bu da onlara yalan makinesine girmeyi reddettiğin için sözleşmeyi fesh etme yetkisi verir. | Open Subtitles | والإتفاقية تُعطيهم الحق في فصلك من العمل إن رفضتِ الخضوع لكاشف الكذب |
Eğer bu bonolar sağlamsa, istikrarlıysa, hiç değerlendirmeyi reddettiniz mi? | Open Subtitles | هذه السندات العقارية ثابتة للغاية هل رفضتِ تصنيفها أبداً؟ |
Eğer Hayır dersen seni buna zorlamak zorundayım. | Open Subtitles | وقد أمرني بإبعادكِ قسرًا إن رفضتِ |
Açıklamak istemediğin sentetik diziye sahip olanı mı diyorsun? | Open Subtitles | أتقصدي ذلك الذي لديه التسلسل المصطنع الذي رفضتِ تفسيره؟ |
Oğlum şehre dönüşünü bekliyor ama ona katılmayı reddedersen sen ve ailen resmen bedelini ödersiniz. | Open Subtitles | فابني بانتظار عودتكِ في المدينة، لكن إن رفضتِ الانضمام إليه، ستدفعان العواقب حرفيًا أنتِ وعائلتكِ. |
Onu teslim etmeyi reddedersen elimde bizzat Savunma Bakanı'nın imzasını taşıyan evrakla çıkar gelirim. | Open Subtitles | إذا رفضتِ تسليمها سأستدعيك بموجب مذكرة موقعة من وزير الدفاع بنفسه |
İşbirliği yapmayı reddedersen, sabah karakolda soruları cevaplarsın. | Open Subtitles | لو رفضتِ التعاون ، ستجاوبين على أسئلته في القسم صباحاً |
Eğer reddedersen, Peşini asla bırakmayacağım. | Open Subtitles | إن رفضتِ فأنت تعلمين أنه لن يوقفني شيء |
reddedersen bizden değilsin demektir. | Open Subtitles | إذا رفضتِ المال فهذا يعني أنك لست معنا. |
En son pankek yaptığımda onlara dokunmayı reddettin. | Open Subtitles | آخر مرة صنعت لكِ فيها الفطائر رفضتِ أن تلمسيهم |
Sana önemli olduğunu söylemiştim ama reddettin ben de diğer önlemlere başvurmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | أكان أنت ؟ أخبرتك أنه كان أمراً هاماً ، لكنكِ رفضتِ لذا اضطررنا إلى اللجوء لتدابير أخرى |
Bir cinayeti ört bas etmeyi reddettin. | Open Subtitles | لقد رفضتِ التستر على جريمة |
Ve bu da onlara yalan makinesine girmeyi reddettiğin için sözleşmeyi fesh etme yetkisi verir. | Open Subtitles | والإتفاقية تُعطيهم الحق في فصلك من العمل إن رفضتِ الخضوع لكاشف الكذب |
"Mezkur varlıklarınızı boşaltmayı reddettiniz bu nedenle, derhal ve ivedilikle boşaltmakla yetkilendirildik. | Open Subtitles | لقد رفضتِ الإخلاء والتخلي عن ممتلكاتك" "لذلك "صدر أمر بموجبه يتعين الإخلاء فوراً" |
Eğer Hayır dersen tamamıyla anlarım. | Open Subtitles | إذا رفضتِ سأتفهم الأمر تماما |
Sanırım Lynette'le birlikte fuara gitmek istemediğin için onun duygularını incittin. | Open Subtitles | (اعتقد انكِ جرحتِ مشاعر (لينيت عندما رفضتِ الذهاب معها إلى معرض الطريق |
Bu üç sene önceydi. hayır dedin. Ben de ayrıldım. | Open Subtitles | أجل, منذ ثلاثة سنوات أنتِ رفضتِ وأنا غادرت |
Daha önce Başkan Yardımcısı olmanı istediğimde reddetmiştin. | Open Subtitles | لقد طلبتكِ مرةً من قبل لتكوني نائبتي وأنت رفضتِ وتركتك |
Pusunun olduğu gece ne olduğunu açıklaması için Dwight'a ikinci bir şans vermeyi neden reddettiğinizi öğrenmek için. | Open Subtitles | و لماذا رفضتِ إعطاء دوايت فرصة اخرى بعدما قام بتوضيح ما حدث ليلة الكمين. |