"سراحي" - Translation from Arabic to Turkish

• izin
• Bırakın
• tahliye
• bıraktılar
• özgür
• bıraktı
• Bırak
• bırakacak
• bırakırsan
• bırakıyorlar
• Çıkarın
• salıverdi
• beni serbest
• bırakacaksın
• bırakacaksınız

İzin almadan eyaleti terk etmek gözetim memurumu gerçekten sinirlendirir.
مغادرة الولاية دون إذن سوف تغضب ضابط إطلاق سراحي بشدة

Gitmeme izin verirsin ve ben bu hiç olmamış gibi davranırım.
أطلق سراحي وسأتظاهر بعدم سماع كلمة مما قلتَ، أما إن أبيت

Beni Bırakın ve size kendimi affettirecek bir zevk yaşatayım.
اترك سراحي وسأريك من السرور .و المتعه ما سيغفر لي كل شيء

"Gözaltı" ile tahliye etti beni, hatta, eski işime geri dönebildim, tabii ki cüzi bir maaş kesintisi ile.
لقد أطلق سراحي مع تعليق العقوبة حتى إنه سمح لي بالعودة إلى وظيفتي مرة أخرى مع تخفيض الأجر قليلاً

Diğerlerini belki ele veririm diye beni bıraktılar. Akadaşlarıma nasıl ihanet ederim.
أتتصوّرين، لقد أطلقوا سراحي لكي يجعلوا النّاس يعتقدون بأنّني قد خنت أصحابي

Ben özgür kalana kadar açlık grevi yapacağını yazmış. Bu çok hoş.
لقد وصلني خطاب من أحدهم يقول فيه أنه أضرب عن الطعام إلى أن يتم إطلاق سراحي

Beni şarap mahzenine kilitledi ama sonra serbest bıraktı.
أوصد عليّ في قبو النبيذ، ولكنّه أطلق سراحي بعد ذلك.

Vay be, kafesten çıkmama izin verdiğiniz için delirmiş olmalısınız.
سحقا، لابد أن كلاكما مجانين تطلقون سراحي من القفص ببساطة

Tahliyeme iki hafta kalmıştı, ölmek üzere olan yaşlı bir adamı görmek için bir saat izin istemiştim.
كان لدي اسبوعان قبلان يتم اطلاق سراحي وكل ما طلبته ساعة واحدة للزيارة مع ذلك الرجل العجوز قبل ان يموت

Şartlı salıverme memuru gönderdiğin mektupları görünce burada kalmama izin verdi.
بعد ما رأى ضابط إطلاق سراحي رسالاتك لي وافق أن أسكن هنا

Diyorum ki başka birinin daha ölmesini istemiyorsanız beni serbest Bırakın.
أقول أطلق سراحي إن لم ترد أن يموت شخص آخر

O halde ya suçlamada bulunun ya da Bırakın gideyim.
حسناً، إذن وجّه إليّ إتهاماتٍ، أو أطلق سراحي.

Gitmek istiyorum. Ben Amerikan vatandaşıyım. Beni Bırakın.
أريد المغادرة، أنا مواطن أمريكي، أطالب بأن يُطلق سراحي.

Hukuki açıdan bakarsak, tahliye şartlarımı bariz şekilde ihlal ettim.
من وجهة نظر القانون, كان الأمر انتهاك لشروط إطلاق سراحي

Şartlı tahliye edilmeden birkaç hafta önce, bir danışman beni cezaevinde sunulan yeni bir lisans dersine katılmam için teşvik etti.
قبل إطلاق سراحي المشروط ببضعة أسابيع، شجعني مستشار على التسجيل في صف جامعي جديد يقدم داخل السجن.

Ama bir milyar insan öldürdüğümü söylediğimde beni serbest bıraktılar.
ولكنهم أطلقوا سراحي حين أخبرتهم أنني قتلت ألوفاً مؤلفة من البشر.

Ama Müdür Bey, tahliye görüşmem yarın ve yarın zaten özgür kalma şansım oldukça yüksek.
لكنَ جلسة استماع إطلاقي المشروط غداً أيها الآمِر و هُناكَ فرصةٌ جيدة بأنهُ سيُطلَق سراحي على أي حال

Beni kullandı, haklısın, ama yanıldığını anladı, ve beni serbest bıraktı.
لقد إضطهدني, انتِ مُحقّة, لكنه أدرك بأنه كان على خطأ, وبعدها قام بأطلاق سراحي.

Beni hemen Bırak yoksa bunun kötü sonuçlarına katlanırsın.
اطلق سراحي الان او تواجه النتائج المريعه

-Ne yani! Vazgeçsem Guy gülümseyip, beni bırakacak mı sanıyorsun?
هل تعتقد أنني يجب أن أتراجع و (غيسبون) سيبتسم و يطلق سراحي ؟

Eğer beni serbest bırakırsan sana istediğin kadar kadın bulurum.
سأساعدك بإحضار الكثير مما تشاء من النساء إذا أطلقت سراحي

Beni bırakıyorlar. Antonina Dziwisz.
إنهم سيطلقون سراحي أنتونينا جيڤيش

Çıkarın beni. beni serbest bırakmanızı talep ediyorum.
اخرجوني من هنا, انا اطالب ان تطلقوا سراحي

Polis beni salıverdi.
الشرطة اطلقت سراحي

Aslında, yapacağınız en iyi şey, beni serbest bırakmak olacaktır.
في الواقع , أفضل ماتقدرون على فعله هو إطلاق سراحي,

Ama ben kazanırsam, beni özgür bırakacaksın, yeminimi yerine getirmiş sayıp bedenime dönmeme izin vereceksin.
ولكن إن فزتُ أنا , ستُطلق سراحي وتعتبرني أوفيت بوعدي وتسمح لي أن أعود لجسدي

Ama siz de beni bırakacaksınız.
لكن عليكَ أن تُطلق سراحي.