Bir katille yolculuk ediyorum ve sen bana endişelenme diyorsun? | Open Subtitles | انا فس سفري مع قاتل وانتي تقولي لا تنزعجي |
Ve yolculuk yeni romanım üzerinde çalışacak zamanı sağlayacak. | Open Subtitles | و سفري سيعطيني الوقت في تأليف روايتي الجديدة. |
Ve yolculuk yeni romanım üzerinde çalışacak zamanı sağlayacak. | Open Subtitles | و سفري سيعطيني الوقت في تأليف روايتي الجديدة. |
seyahatlerim sırasında benim gibi bir kızla tanıştım. Ama o istediğini yaptıracak birini bulamamıştı. | Open Subtitles | وأثناء سفري قابلت فتاة مثلي تماماً تبحث عمن يجعل منها لوحة فنية |
seyahatlerim boyunca Afrika'nın Serengeti düzlüklerinde Masai adında bir kabile ilgimi çekti. | Open Subtitles | أثناء سفري من خلال سهول سيرينجيتي أفريقيا , أصبح ل مفتون مع قبيلة تسمى ماساي . |
Bu akşam Paris'e gidiyorum. gitmeden önce seni görmek istedim. | Open Subtitles | سوف أسافر إلى باريس الليلة و أردت رؤيتك قبل سفري |
Kendimi hiç affetmiyorum, ama Noel zamanı yaptığım bir seyahat sırasında... | Open Subtitles | لكن أثناء سفري برأس السنة ...أقمت |
-Nasıl yolculuk ettiğim sizi ilgilendirmez. | Open Subtitles | ليس من شأنكم التدخل بطريقة سفري بالواقع إنه من شأننا |
Çok yolculuk yapmam gerekiyordu. | Open Subtitles | لم اكن لاستطيع قبولها , ستتطلب سفري كثيراً |
Kulaklarımın uçakla yolculuk ettikten sonra bir hafta kadar çınlıyor bu da öyle bir şeyse bana kafayı yedirtecek. | Open Subtitles | أذناي لا تفرقعان لبعد أسبوع من سفري بالطائرة و ان كان هذا كالطيران فسيصيبني بالجنون |
Söyler misin Lord Royce Sansa Stark ile yaptığım yolculuk planlarını kaç kişi biliyordu? | Open Subtitles | قل لي، لورد رويس كم شخص عرف بقصة سفري مع سانسا ستارك |
Nilas ile yolculuk edersem güvende olacağımın garantisini verdiler. | Open Subtitles | لقد تمّت طمأنتي بأنني عند سفري مع (نايليس) سأكون بأمان |
Şimdi düşününce, Tardis'te eşyamı unutmamı sorun ediyor olsaydı Tardis'te yolculuk etmemize de razı olmazdı. | Open Subtitles | لأنه لو كان يمانع تركي أشياءً على (التارديس)... فسوف يمانع سفري على (التارديس... |
Bu yolculuk için paramı ödeyeceksin. | Open Subtitles | ستدفع ثمن سفري |
Ne yazık ki, seyahatlerim beni işe yaramaz biri yapıyor. | Open Subtitles | للأسف، سفري يبقيني غير مفيد |
Ya benim seyahatlerim ya da Nigel'ın okulu. | Open Subtitles | دومًا تنفق على سفري أو تعليم (نايجل). |
Ama Dalgagüdücü'deki seyahatlerim sırasında öğrendiğim bir şey varsa o da zamanın bize genellikle istediğimiz şeyi vermediğidi ama ihtiyaç duyduğumuz şeyi verme konusunda gayet becereikli olduğudur. | Open Subtitles | ولكن إن كان هناك شيئاً واحداً تعلمته في سفري على (وايفرايدر)، أن الوقت في أحيان كثيرة لا يعطينا ما نريده. ولكنه ببراعة يعطينا ما نحتاج إليه. |
Böylece o zamandan beri, bir yere gitmeden önce, FBI'ı ararım. | TED | ومنذ ذلك الحين، وقبل سفري لأي مكان، أقوم بالاتصال بمكتب التحقيق الفيدرالي. |
Daha gitmeden bana mektup yazmışsın. | Open Subtitles | هذا جميل من الجيد أن تكتب لي قبل سفري |
Yeni işim, epey bir seyahat etmemi gerektiriyor. | Open Subtitles | وظيفتي الجديدة تتطلب سفري. |
Amerika'yı benim evim yapan şey, pasaportum ya da aksanım değil; ancak bu belirleyici tecrübeler ve bunun geçtiği yerler oluyor. | TED | ما يجعل أمريكا وطنا لي ليس جواز سفري أو لكنتي، بل هذه التجارب الخاصة جدا والآماكن التي وقعت فيها. |
Fakat yine alıkonuldum ve sorgulandım çünkü pasaportumda hâlâ seyahat uyarısı vardı. | TED | ولكن تم اعتقالي واستجوابي مرةً أخرى لأن إنذار السفر كان لايزال على جواز سفري. |