"شابٌ" - Translation from Arabic to Turkish

    • genç
        
    • bir çocuk
        
    • çocuktu
        
    • bir erkek
        
    Artık seni Tanrı gibi görecek genç ve sevimli birini işe alabilirsin. Open Subtitles حسناً، الآن يمكنُك أن تُعيّن أحدٌ ما شابٌ ولطيف، يظن أنك الإله.
    İyi bir çocuk, saygılı bir genç olduğunu düşünmek isterim. İyi bir baba olduğumu kanıtlayabildiğimi düşünmek isterim. TED أحب أن أعتقد أنه فتىً صالح ، شابٌ مهذّبٌ جداً. أحب أن أفكر في أنني أثبتّ أنني أبٌ صالح.
    Bir gün, görünür biçimde üzgün siyahi bir genç geldi. TED ذات يوم، أتاني شابٌ أسودٌ مراهق، وكان مستاءً على نحو واضح.
    Kahverengi saçlı, turuncu tişörtlü sıska bir çocuktu. Open Subtitles لقد كان ، شابٌ نحيل ذو شعرٌ بني ، يرتدي قميصاً برتقالي
    Çünkü bir erkek odadan hışımla çıkınca kapıyı çarpmak ister. Open Subtitles لأنه عندما يخرج شابٌ من الغرفة وهو غاضب فهو يحبّ أن يغلق الباب بقوة
    İyi bir genç adamdı. Bana çok bağlıydı. Hem de nasıl. Open Subtitles شابٌ لطيف، كانت علاقتنا وثيقة كم كان عزيزاً عليّ.
    Size hizmet eden genç biri efendim, kaliteli iş çıkaran biri musibet Pitt'in politik entrikalarına uyum sağlayacak biri. Open Subtitles شابٌ يعمل تحت لواءك سيدي، وقد قام بأعمالٍ مذهلة يناسب مكائد بت الشرير السياسية
    Garip bir ülkede genç bir erkeksin diyelim ve bir hata yaptın. Open Subtitles افترضي أنكِ شابٌ في أرض غريبة وأنكِ مضطرة لارتكاب غلطة
    genç bir erkek sopa atabilir. Open Subtitles ذكرٌ شابٌ على وجه الخصوص قد يرمي الأعواد،
    Bu arada, merdiveninde uyuyan genç bir adam var. Open Subtitles على فكرة، هُنالكَ شابٌ صغير نائم على الدَرج
    Kaderi genç yaşta mezara girmek ya da hapse girmek olan küçük, zavallı bir İrlandalı adam. Open Subtitles ايرلندّي شابٌ بائس مصيرهُ إما الموت أو السجن
    genç adam kalp krizinden ölüyor tamam ama aynı zamanda köpeğinin de ölmesi biraz fazla tesadüfi. Open Subtitles ، شابٌ يموت من نوبة قلبيّة، معقول ، لكن، أن يموت كلبه معه بنفس الوقت . فذلك يعدو كونه مصادفة
    Bazen genç bir adam senin isteklerini umursamıyor, ama bir de bakmışsın, bunu yaparak senin daha çok saygını kazanıyor. Open Subtitles أحياناً يستطيع شابٌ ما أن يتجاهل أمنياتك و ينتهي بك الحال لأن تحترمه أكثر من السابق
    Kadın, kocasının en yakın arkadaşı ve Kraliyet Donanması'nın umut vaat eden genç bir memur ile ihtiraslı bir ilişki yaşamış. Open Subtitles بدأت علاقة غرامية مع أقرب أصدقاء زوجها، شابٌ واعدٌ يعمل في اسطول جلالته،
    genç zengin bir adamı ele geçirmenin eşiğinde, ne mankafa bu arada. Open Subtitles إنها على وشك الحصول على شابٌ غني، الرجل المغفل
    Kadın ve erkek, her türlü ırk ve geçmişe sahip genç ve hırslı bir topluluk. Open Subtitles مجتمعٌ شابٌ وطموح من الرجال ،والنساء من كافة الأعراق والخلفيات
    Kadın ve erkek, her türlü ırk ve geçmişe sahip genç ve hırslı bir topluluk. Open Subtitles مجتمعٌ شابٌ وطموح من الرجال ،والنساء من كافة الأعراق والخلفيات
    Sürpriz. Neyse, sürüsüne bereket bir çocuk! Open Subtitles على أيّ حال، شابٌ كهذا هو واحد في المليون.
    Takıldığım gerzek bir çocuk unutmuş. Open Subtitles فقد تركه هنا شابٌ غبي كنتُ قد واعدته
    Tamamen masumdu, hem de iyi bir çocuktu. Open Subtitles بريء تماماً و شابٌ طيبٌ حقاً

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more