| Evet, Mavis'in doğum günü partisine yardım etsin diye Bay Stein'ı işe aldım. | Open Subtitles | أجل لقد عيّنت السيد شتاين هنا كي يساعدني في حفلة عيد ميلاد مايفيس |
| 29 yıl önce, babam, Eli Stein, burada bu odada öldürüldü. | Open Subtitles | قبل 29 سنة والدي, ايلي شتاين قتل هنا في هذه الغرفة |
| Şiir-1’in gayet insan olan şair Gertrude Stein tarafından yazılmış olduğunu görünce şaşıracaksınız. | TED | سوف تتفاجؤن كون أن القصيدة الأولى كتابتها شاعر بشري جدا يُدعى "جيرترود شتاين". |
| Bir insan olan Gertrude Stein bir bilgisayar tarafından yazıldığını düşündürerek insanların büyük çoğunluğunu kandıran bir şiir yazabilir. | TED | إذن، "جيرترود شتاين"، إنسان، قادر على كتابة قصيدة قد خدعت معظم الناس وجعلتهم يظنون أنها كُتبت من قبل كمبيوتر. |
| Dolayısıyla ters Turing testinin mantığına göre, Gertrude Stein bir bilgisayar. | TED | بالتالي، وفقًا لمنطق اختبار الترونج المعكوس، فإن "جيرترود شتاين" هو كمبيوتر. |
| Gertrude Stein şöyle demişti, "Amerika vatanım, Paris memleketim." | Open Subtitles | قال جيرترود شتاين أمريكا هي بلدي ، وباريس هي مسقط رأسي |
| O kadar kötü oldum ki Dr. Stein bana Valium verdi. | Open Subtitles | كنت مذعورة جدا دكتور شتاين أعطاني حبة مهدئة |
| O bir Stein! Doğru ufaklık, ben bir Stein'ım! | Open Subtitles | هذا صحيح أيها القصير , انا من سلالة شتاين |
| Kazanamazsınız Bay Stein, bu seviyede olmaz. | Open Subtitles | لا يمكنك الفوز سيد شتاين ليس على هذا المستوى |
| Ephra Stein'ın eğitim vakfı aracılığıyla Gazze'deki bir enstitüye aktarılmış. | Open Subtitles | تم ارسالها خلال جمعية افرا شتاين التعليمية الى معهد في غزة |
| Stein Vakfı'na dokunulmayacak. Tehlikeye atılamaz. | Open Subtitles | مؤوسسة آل شتاين يجب ان تبقى سليمة وبعيدة عن المخاطر |
| Ramallah'taki Stein Müzik Merkezi mezunu ve bu cumartesi gecesi Kraliyet Müzik Koleji'nde çalıyor olacak. | Open Subtitles | انه خريج مركز شتاين للموسيقى في رام الله في ليلة السبت القادم سوف يقوم بالعزف في الكلية الملكية للموسيقى |
| Kardeşim, Ephra Stein, eğer onun çabaları olmasaydı... bu kişi bugün burada olamazdı. | Open Subtitles | وأنا على يقين من أن انه لن يكون هنا اليوم الا لأجل رجل واحد اخي, افرا شتاين |
| Ama Stein Vakfı Başkanı olarak, onun eğitici programları benim yapmaya çalıştığım diğer şeylere anlam katıyor. | Open Subtitles | لكن كرئيس لمؤسسة شتاين انها برامجه التعليمية التي تجعل معنى لكل شيءأحاول القيام به |
| Eli Stein güçlü duvarlarla çevrilmediği sürece, hiçbir yerin gelişemeyeceğine inanırdı. | Open Subtitles | إيلي شتاين آمن بأن لا وطن يستطيع الأزدهار إلا إذا كان محاطاً بجدران قوية |
| Bildiğiniz gibi, Stein Grup her zaman ortaklıklar kurmayı ister ve bu özel sözleşme için rekabetin çok şiddetli geçtiğini biliyorum. | Open Subtitles | كما تعرف, مجموعة شتاين دائما تتطلع لعقد شراكات واعلم ان المنافسة على هذا العقد كانت شرسة |
| Ancak çocuk kaybolmadan önce, Nessa Stein'a tarafınızdan yapılan ziyaretten haberdarım. | Open Subtitles | لكني على علم بزيارتك لنيسا شتاين قبل اختفاء الصبي |
| Nessa Stein'ı asla etkilemeye çalışmadık, çalışmayız da. | Open Subtitles | لم نحاول يوماً التأثير على نيسا شتاين ولن نحاول |
| Bence benim Yahudi kızlarımı, Atika'nın Filistinli oğlu ile göstermek istedin sırf dünya Stein Birleşik Renkleri'ni görebilsin diye. | Open Subtitles | اظن انك اردت ان تحضر بناتي اليهوديات مع ابن عتيكة الفلسطيني فقط لتجعل العالم يرى اتحاد الاعراق في عائلة شتاين |
| Korumaya ihtiyacı olduğunu düşündüğüm tek kişi Nessa Stein. | Open Subtitles | اعتقد ان الشخص الوحيد الذي يحتاج الحماية هي نيسا شتاين |