Tek bir kişi gerçek nihai aktörlerden biri değil ...semt benliğinin yanında. | TED | في الواقع لا يوجد شخص واحد يمثل البطولة الكاملة خلف الشخصية والبناء. |
Her zaman diğerinden daha fazla seven biri vardır. Bu yüzden çok zordur. | Open Subtitles | شخص واحد دائما ما يحب بقدر أكبر، هذا ما يجعل الأمر صعبا جدا |
Ama tek kişi tarafından yetiştirilmenin nasıl olduğunu da bilirim. | Open Subtitles | لكن أعلم أيضاً معنى أن يربيني شخص واحد من والداي |
Şef aziz gibi bir adamdı. Bunu tek kişi yapmış olabilir. | Open Subtitles | والدك كان رجلاً مثالياً، لايوجد سوى شخص واحد يمكنه فعل ذلك |
Eğer birini vuracak olursanız buradaki herkesi teker teker öldürürler. | Open Subtitles | إذا اطلقتم النار على شخص واحد فقط سيقتلوننا جميعاً هنا |
Ayakta tek bir adam kalacaksa, o da ben olurum. | Open Subtitles | حتى اذا بقي شخص واحد واقفا فسوف اكون ذلك الشخص |
İşte burada takipçi ağını yönlendiren tek bir kişi var. | TED | وهنا شخص واحد قادر على قيادة هذه الشبكة من الأتباع. |
O yeteneği olan biri var o da benim. Bilgisayardan uzak dur! | Open Subtitles | هناك شخص واحد فقط يملك هذه القدرة أنا إبقى بعيداً عن الحاسوب |
Gruptakilerden biri aslında çok yüksek performans göstermesi beklenirken berbat bir performans sergilemişti. | TED | كان هناك شخص واحد في المجموعة كان من المفترض أن يكون أداؤه عاليا كان أداؤه في الواقع رديئا. |
Ve 2050’deki tahmin ise, üç milyar gecekonducu olacak ve bu yeryüzündeki üç kişiden biri olmasından daha iyi. | TED | والتقديرات تقول أنه في عام ٢٠٥٠، سيكون هناك ثلاث مليارات منطقة عشوائية. أكثر من شخص واحد بين ثلاثة أشخاص على الأرض. |
Bu hastanede, anestezi için vasıflı bir tek kişi var ve bu bayan da 12 ya da 18 aylık anestezi eğitimi olduğu için vasıflı. | TED | في هذا المستشفى، يوجد شخص واحد مؤهل لتوفير التخدير، وهي مؤهلة لأنها أمضت 12 أو 18 شهرا في التدريب على التخدير. |
Gerçekten çok üzgünüm tatlım fakat o an, o elbiseyi gördüm ve biliyordum ki yeryüzünde sadece bir tek kişi onu giyebilirdi; | Open Subtitles | أشعر بالأسف العميق لأنني في تلك اللحظة عندما رأيت الثوب وأعلم أن هناك شخص واحد فقط في هذا العالم الذي يُمكنه أن يرتديه |
Şu avluda, pencereye çıkmayan tek kişi o. Bak. | Open Subtitles | فى الفناء بأكملة , هناك شخص واحد فقط لم يظهر فى النافذة , إنظرى |
O zaman, öncelikle bir hedef belirleyin: olumsuz olarak stereotipleştirmiş olabileceğiniz bir gruptan birini seçin. | TED | حسناً اولها .. هو .. حددوا هدفاً وهو أن تتعرف على شخص واحد ينتمي الى جماعة فكرية كنت تهاجمها بأفكار نمطية سلبية |
bir adam tüm bu aksanları ve kimlikleri üstlenebilir mi? | Open Subtitles | شخص واحد يستطيع التظاهر بكل هذه اللهجات، وكل هذه الهويات؟ |
Her 3 siyah erkekten birisi... ceza sisteminin icinde bir yerde. | Open Subtitles | شخص واحد في كل ثلاث اشخاص سود في بعض النظام التصليحي |
bir kişiyi kurtarmak için Dünya'nın yok edilişine yardımcı olmak mı? | Open Subtitles | المساعدة في القضاء على العالم من أجل إنقاذ شخص واحد ؟ |
Bütün cankurtaranlar şaka yapan birinin olmadığını söyledi. | Open Subtitles | إنهُ لم يكُن شخص واحد فقط من رآه، العديد رآوه و لم تكُن مُزحة من شخص |
Çevrimiçi bir sürü arkadaş edinmek yüzyüze bir kişiyle tanışmaktan çok daha basit. | Open Subtitles | أن أكون صديقة للكثيرين على الإنترنت، أمرٌ أسهل من صداقة شخص واحد حقيقى. |
Bu, artık soruşturmamızın belirli bir kişiye odaklanacağı üzerine resmi bir açıklamadır. | Open Subtitles | هذا إعلان رسمي أنه من الآن وصاعدًا، سيُركز التحقيق على شخص واحد |
Daha önce böyle bir şey görmemiştim. tek kişilik bir ordu gibiydi. | Open Subtitles | أنا لم أرى شيئاً كهذا لقد كان كجيش مكون من شخص واحد |
Nicole, Sanırım Bizu ve Gluant aynı kişi tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | نيكول , أظن أن يوران و بوزو قتلهم شخص واحد |
Güvenlik kamerasındaki görüntülerle de uyuşuyor. Ama tek bir kişinin sözüyle hareket edemeyiz. | Open Subtitles | الأمر متوافق مع الوقت في الكاميرا ولكن لا يمكننا الإعتماد على شخص واحد |
Pinokyo hastası bir tane bile muhabir yok. Biliyor musunuz? | Open Subtitles | لا تظن ان هناك سببا وجيها لماذا ليس هناك شخص واحد من هذا القبيل؟ |
Avcı bile olsa tek kişinin bizi koruyabileceğini hiç sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أرى كيف أن شخص واحد حتى المبيدة يمكنها حمايتنا |