Böyle küçük bir şey yüzünden polislerin sana bulaşmasını istemezsin. | Open Subtitles | لا تودّ التورط مع رجال الشرطة لآجل شيء بسيط كهذا |
Çıkarıyorum, eğlenceli küçük bir şey yüzünden kimsenin rencide olmasını istemiyorum. | Open Subtitles | أنا أزيله لكي لا أسيء لأي أحد بعمل شيء بسيط ومبهج |
Fakat bu insanlarla birlikte, hiçbir şey basit değil. | Open Subtitles | أعرف هذا لكن مع هؤلاء الناس ليس هناك شيء بسيط |
Bugün Sevgililer Günü olduğundan, ben sana ufak bir şey vereceğim. | Open Subtitles | بما انه يوم الفالنتاين احضرت لك شيء بسيط الغسيل ؟ لا |
Sade bir şey ama zarif. | Open Subtitles | شيء بسيط و أنيق |
ve sonra dinlenir. Zaman üzerine sadece bir küçük şey. | TED | بووف انها تأتي للراحة فقط شيء بسيط بالنسبة للتوقيت |
Hadi yemeğe. basit bir şey... Biraz havyar... | Open Subtitles | دعنا نَأْكلُ شيء بسيط بَعْض الكافيارِ الجيدِ |
İyi plan, küçük bir şey hariç. | Open Subtitles | تبدوا خطة جيدة ولكن يوجد شيء بسيط ينقصها؟ |
Eğer hareket arıyorsan, yapacağım küçük bir şey var. | Open Subtitles | إن كنت تبحث عن الإثارة أنا لدي شيء بسيط أفعله |
Küçük bir ..– ilk operasyonumuzun anısına... ..yaptırdığım küçük bir şey. | Open Subtitles | إنه شيء بسيط ..قد صنعته لـ حسنا.. على شرف أول عملية تجمعنا |
Geceyi çıkarmamı sağlayacak küçük bir şey sadece. | Open Subtitles | شيء بسيط استحقه بعدما ما ارسلتني في الظلام هل تريد |
Geri sayım başlıyor. On, dokuz, sekiz, yedi... İlk ve umarım son olan gizli görevimdeki yardımlarınıza teşekkür olarak gösterdiğim küçük bir şey. | Open Subtitles | استهلال العد التنازلي فقط شيء بسيط لأظهر تقديري |
Tamam mı? Basit bir durum değerlendirmesi. Seninle hiçbir şey basit değildir. | Open Subtitles | ــ أريد التحقق من شيء بسيط ــ ليس هناك " شيء بسيط " عندما تطلبه |
Ama aslında hiçbir şey basit değildir. | Open Subtitles | لكن في الحقيقة لا يوجد شيء بسيط |
Neden hiçbir şey basit olmaz ki? | Open Subtitles | لماذا لا شيء بسيط جدا؟ |
Hayır, senin şairane bir şekilde dediğin gibi yakında çıkacak bir cesedin üzerine oh çekmeye gelmiştim ama ufak bir şey karşılığında oh çekme kısmını es geçeceğim. | Open Subtitles | كلّا، بل جئت لأملّي عينيّ فرحًا بجثمان حسب وصفك الشاعريّ. لكنّي سأتخلّى عن النظر الفرِح مقابل شيء بسيط. |
ufak bir şey var da. | Open Subtitles | شيء بسيط فقط، سنذهب لمشاهدة طبعات الأيادي |
ufak bir şey. Utandım şimdi. | Open Subtitles | إنه شيء بسيط أنا محرج جدا |
Sade bir şey ama zarif. | Open Subtitles | شيء بسيط و أنيق |
[küçük şey.] [Büyük fikir.] [Isaac Mizrahi Düğme hakkında konuşuyor.] Düğmeyi kimin icat ettiğini kimse bilmiyor. | TED | [شيء بسيط.] [فكرة عظيمة.] [إسحاق ميتزاري يتحدث عن الزر] لا أحد يعلم من اخترع الزر. |
El tutuşmak gibi basit bir şey bile insana birliktelik hissi verebilir. | Open Subtitles | شيء بسيط كتشابك الأيادي يمكن أن تعطي شخص ما بالشعور الجماعي |
Ayrıca dünya değiştiren değerleri cep telefonu gibi basit bir şeyde görebiliriz. | TED | و بإمكاننا معاينة قيم العالم المتغير في شيء بسيط ، كالهاتف الخليوي. |
Bu yaptığım küçük birşey çünkü bir arada eğriler ve toplar fikrini seviyorum. | TED | هذا شيء بسيط صنعته لأني أحب فكرة المنحنيات والكرات سوياً |
Kartın üzerine sade bir şeyler yazın. | Open Subtitles | أريد فقط شيء بسيط على البطاقة. |