Dinle beni, sen bir şey söylemiyorsun hiçbir şey yapmıyorsun. | Open Subtitles | اسمعني، لا تقل شيئاً لا تفعل شيئاً ولا تكتب شيئاً |
Ve hızlı öğrenirim, hiçbir şey beni ürkütemez. Ölmekten korkmam. | Open Subtitles | أنا أتعلم بسرعة و لا أخشى شيئاً لا أخشى الموت |
Hepsi senin hiç birşey istemiyorum bela istemiyorum. | Open Subtitles | خذه كلّه؛ لا أريد شيئاً لا أريد أيّ متاعب |
Sahip olduğun bir şey yok. Senin olmayan bir şeyi nasıl kaybedebilirsin? | Open Subtitles | لا تملكين أي شيء كيف تخسرين شيئاً لا تملكينه ؟ |
Tabii hoşuma gitmeyen bir şey yapmadıkları sürece. Sonra onların yağda yumurtalarını, yağlarım ve yumurtalarımla tanıştırıyordum. | Open Subtitles | إلّا إذا فعلتم شيئاً لا يعجبني، عندها أعرّف البيض و اللحم على شبيهها لديّ. |
Fark edersiniz ki, bütün bu adamlarda bende olmayan bir şey var. | TED | ستلاحظون , أنهم جميعاً يمتلكون شيئاً لا أمتلكه |
Ama benim olmayan bir şeye sahip, sana. | Open Subtitles | لكنه يملك شيئاً لا أملكه، وهي أنت |
Hayatı kendin için daha rahat kılmak için hiçbir şey yapmıyorsun. | Open Subtitles | فأنتِ لا تفعلين شيئاً لا يتعلّق بجعل الحياة أكثر راحة لكِ |
Benim hikayem burada sona eriyor, ucuz romanlarda olduğu gibi tam zamanında hiçbir şey zayıflamadığında hiçbir şey yıpranmadığında, hiçbir şey eksilmediğinde sona eriyor. | Open Subtitles | قصتي تنتهي هنا مثل رواية متسلسلة في تلك اللحظة الرائعة حيث لا يضعف شيئاً لا شيء يتضاءل ، لا شيء مخيب للآمال |
hiçbir şey yoksa kaybedecek bir şeyde yok. | Open Subtitles | أجل, عندما لا تملكين شيئاً لا يكون لديكِ ما تخسريه, صحيح؟ |
hiçbir şey yapması beklenmeyen at hiçbir şey yapmıyor. | Open Subtitles | الحصان الذي لم يتوقع أحد أن يفعل شيئاً لا يفعل شيئاً بالفعل |
hiçbir şey çalma, karıştırma, kesme. | Open Subtitles | لا تشغل شيئاً لا تدندن، لا تقطع، لا تخلط |
Ama hiçbir şey olmadı. Bu olayları garipleştirmemeli. | Open Subtitles | ولكن لم يحدث شيئاً لا يُفترض أن تصبح العلاقة بيننا غريبة |
Yapmamanız gereken birşey. | Open Subtitles | تفعل شيئاً لا يجب أن تفعله وذلك كل ما تشتهيه |
Ve aynı zamanda, kimse birşey almayacak. | Open Subtitles | و في الوقت الحالي لا يأخذ أحد شيئاً لا توجد استثناءات |
Ve aynı zamanda, kimse birşey almayacak. | Open Subtitles | و في الوقت الحالي لا يأخذ أحد شيئاً لا توجد استثناءات |
Bakın, ben de satıcıyım, o yüzden ihtiyacım olmayan bir şeyi enayi gibi alacağımı düşünüyorsanız, tekrar düşünün. | Open Subtitles | أنظر، أنا في عالم المبيعات أيضاً لذا، إن كنت تريد أن تخدعني لأشتري شيئاً لا أريده فعليك أن تفكر من جديد |
Geçen gece sizin olmayan bir şeyi aldınız. | Open Subtitles | في الليلة الماضية، أنّكِ أخذتِ شيئاً لا يعود إليك. |
Büyüdükçe, karnımda haksız bir his duymaya başladım, sanki yapmamam gereken bir şey yapıyormuşum gibi; benim olmayan bir şeyi alıyor; bir hediye alıyor, ama üzerinde başkasının adı yazıyor. | TED | كما ترون، عندما كبرتُ، بدأ شعورٌ بغير الشرعية ينغل داخل معدتي، وكأنني أفعل شيئاً لا يجب عليَّ فعله، أخذ شيء ليس ملكاً لي، كاستلام هدية، باسم شخصٍ آخر عليها. |
İşleri batırırsan, ya da kaçarsan veya hoşuma gitmeyen bir şey yaparsan kendini hapishanede bulursun. | Open Subtitles | لو أخفقت، أو هربت، أو فعلت شيئاً لا يُعجبني، فإنّك ستكون بالسجن. |
Orada hoşuna gitmeyen bir şey görürsen tetiği çekmeden önce düşün. | Open Subtitles | إذا رأيت شيئاً لا يروق لك بالخارج، فلتفكّر ملياً قبل ضغط هذا الزناد! |
Bende diğer oyuncularda olmayan bir şey var çünkü. | Open Subtitles | لأنني أملك شيئاً لا يملكه الممثلون الآخرون |
Çaresi olmayan bir şey için bana kızgın olman adil değil. | Open Subtitles | ليس منصفاً بان تكوني غاضبه بشأن شيئاً لا أستطيع تغييره |
Bizde olmayan bir şeye sahipler. | Open Subtitles | أن لديهم شيئاً لا نملكه |