| Almanya'nın, Türkiye'nin, İngiltere'nin Ortadoğu'da ilerlemesine karşı, dayanmasına ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | إحتاجت ألمانيا صمود تركيا ضدّ التقدّم البريطاني فى الشرق الأوسط |
| Görev iptal önerimize karşı çıkıldı ve vatandaşlarımızın hayatları tehlikeye sokuldu. | Open Subtitles | تم تعارض مع توصية الألغاء بسبب تحريض الإنتقامِ ضدّ المواطنون الأمريكان |
| Hoşuna gitsin, gitmesin, Wraith'e karşı savaştaki en iyi müttefikimiz oydu. | Open Subtitles | , شئنا أم أبينا إنه حليفُنا الأفضل في الكفاح ضدّ الأشباح |
| CIA ajanını yasalara aykırı bir şekilde hizmetçi olarak görevlendirmişsin... | Open Subtitles | لقد جعلت عميلاً بالإستخبارات يعمل محلياً، وهو أمر ضدّ القانون. |
| Gelecekteki herhangi bir tehdide karşı silahlı ve hazır olmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نبقى يقظين ومسلّحون ضدّ أيّ تهديد في المستقبل. |
| Bilirsin, teröre karşı verilen savaşta istenmeyen zayiatlar çok sık olur. | Open Subtitles | تعلم أنّ بالحرب ضدّ الأرهاب، دئماً ما يكون هنالك أضرار أحتمالية. |
| Bu adam tüm hayatını yaralı kalplere karşı kampanya yürüterek geçirmiş. | Open Subtitles | إذن فهذا الرجل يمضي حياته كلّها يدير حملات ضدّ القلوب الدامية |
| Hayır, ama ona, oğluna karşı yapılan suçlamaları düşürebilecek çok güçlü arkadaşlar kazandırıyor. | Open Subtitles | لا، لَكنَّه يَعطيه بَعْض الأصدقاءِ الأقوياءِ جداً، الذي قرّرَ إسقاط التهم ضدّ إبنِه. |
| Vücudu, kendini havadan bulaşan aşındırıcı maddeye karşı korumaya çalışmış. | Open Subtitles | كان جسده يُحاول حماية نفسه ضدّ المادّة الآكلة المنقولة بالهواء. |
| Bölükteki birine karşı isimsiz bir cinsel taciz şikayetinde bulunduğunu söyledi. | Open Subtitles | أخبرتني أنّها قدّمت بلاغاً مجهولاً بتحرّش جنسي ضدّ شخصٍ في الفصيلة. |
| Bunu yapmadan önce de, kişisel ifadesinde haksızlığa uğradığını çünkü senin karşı tarafın avukatıyla kişisel bir sorunun olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وقبل أن تسقطها، أوضحت في سجل محفوظ أنّها قد تورّطت في الأمر بسبب مسعى انتقامي شخصي ضدّ محامي الجهة الأخرى |
| Orak hücre anemisi orada başladı. Afrika'da. Sıtmaya karşı bağışıklık kazanırken. | Open Subtitles | لذا، مرض الأنيميا المنجلية فى أفريقيا هى مرض دفاعى ضدّ الملاريا |
| Bak, eğer tüm o çocuklar birbirlerine karşı bu sihiri kullanıyorlarsa, | Open Subtitles | لو أنّ كل هؤلاء الأطفال يَستخدمون التَعاويذ السحريّة ضدّ بعضهم البعض، |
| Bana karşı, bazılarının öleceği bu davaya karşı sözlerinize dikkat edin. | Open Subtitles | كن حذرًا لما تقوله ضدّي، ضدّ السبّب والذي سيجعل بعضهم سيموت |
| Diğerinde ise, bir bilgisayara karşı oynadıklarını söylemişler. | TED | في محاولات أخرى، تمّ اخبارهم أنّهم يلعبون ضدّ حاسوب. |
| Ayetullah Humeyni hala yaşıyor ve bugünkü Ahmedinecad gibi İsrail'e karşı en berbat retoriği kullanıyor. | TED | كان آية الله الخميني لا يزال على قيد الحياة، و كما يفعل أحمدي نجاد حاليّا، فهو كان يستعمل أسوأ خطابات ضدّ إسرائيل. |
| Lanet kanunlara aykırı bu. | Open Subtitles | إنّه ضدّ حقوق الانسان حقوق الانسان ذهبت بعيدا |
| O adamlar Wharton aleyhinde tanıklık edeceklerdi, Wharton da onları öldürdü. | Open Subtitles | أولئك الرجال كانوا على وشك أن يشهدوا ضدّ وارتون، لذا توقّفهم قبل هم عملوا. |
| Dunham ve Guttierez'in ikisi de, Albay Wharton hakkında şikayette bulunmuşlar. | Open Subtitles | دنهام وجوتيريز كلاهما محفوظ شكاوى ضدّ العقيد وارتون. |
| Onların müvekkilim aleyhine ne kadar kanıtı varsa, benim de kanıtım var. | Open Subtitles | أعرف أنّ هنالك أدلّة ضدّهم أكثر من الأدلة الّتي توجد ضدّ موكّلي |
| Ben de öyleyim, ama onu isteği dışında biriyle evlenmeye zorlayamayız. | Open Subtitles | وأنا أيضاً, لَكنَّنا لا نَستطيعُ إجْبارها على الزَواج من شخص ما ضدّ رغبتها |
| Böylece Atina ve Thebai Makedon Kralı Filip ile savaşmaya başladı. | TED | لذلك، ثارت ثيفا و أثينا ضدّ فيليب المقدوني. |
| 5000 dolara karşılık arabamı ortaya koydum. | Open Subtitles | ضِعْ مذكرة إنهاء الخدمةَ فوق ضدّ له الخمسة الكبيرِ. |
| Su geçirmez değilim. Cildim su geçirir. | Open Subtitles | أنا لست ضدّ الماء جلدي سيسمح بدخول الماء |
| Aslında çok komik.Çünkü o zamanlar buna çok karşıydı. | Open Subtitles | شيء مضحك، في الحقيقة، لأنها كانت ضدّ هذا في ذلك الوقت |
| Savasin gelmesiyle birlikte, Ingiltere Nazi Almanya'sina karsi Orta Dogu'da kendi konumunu güçlendirmek istedi. | Open Subtitles | بمجيئ الحرب أرادت بريطانيا تقوّية وضعها في الشرق الأوسط ضدّ ألمانيا النازية |
| Bugün zihnin açık olmasına rağmen seni elde etti. | Open Subtitles | اليوم، هي تُحْصَلُ عليها تَصِيرُ ضدّ قرارِكَ الأفضلِ. |
| Bu girişimcilik ve inanıyorum ki girişimcilik, bekleyiş karşısında en güçlü araç olabilir. | TED | إنّها ريادة الأعمال، التي في اعتقادي يمكن أن تكون أقوى سلاح ضدّ التّرقّب. |
| Jay Kaufman Savaş ve Baskı karşıtı Birlik'in eşbaşkanı | Open Subtitles | جاي كوفمان مؤسس مشارك مِنْ اللجنةِ الوطنيةِ ضدّ الحربِ والقمع |