| Higgs alanı, neden çok zayıf olduğunu açıklamaya yardımcı oluyor. | TED | بوجهٍ خاص فإن مجال هيغز يفسر لنا سبب كونه ضعيفاً. |
| Bir Silahşor asla zayıf değil ama nadiren soytarı olur. | Open Subtitles | وبما ان الفارس ليس ضعيفاً أبداً ونادراً ما يكون مهرجاً |
| Ne kadar zayıf olduğunu ise ilk sürprizimle karşılaştığında anlayacağız. | Open Subtitles | ولكن لنرى كم سيكون ضعيفاً عندما يُرى أول مفاجأة لي. |
| Bunun ne kadar güçsüz hissettirdiğini hayatta anlayamazsın, ne kadar güçsüz hissetiğimi. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تتخيل مدى الضعف الذي شعرت به وقتها كنت ضعيفاً |
| Vogelsang zayıftı. Lydecker ondan bilgi almış olmalı. | Open Subtitles | فوجلسانج كان ضعيفاً لم يكن يجب أن يحصل لايدكر على المعلومات |
| Aslında, bir kaktüs bu kadar körpeyken, fevkalade savunmasız olur. | Open Subtitles | أترى، عندما يكون الصبـّار صغيراً هكذا يكون ضعيفاً جداً |
| Çabanı takdir ederim ama zayıf ihtimal gibi görünüyor, kaybedecek vaktimiz yok. | Open Subtitles | نحنُ نقدر المجهود ولكن هذا يبدو ضعيفاً و ليس لدينا الوقت لنضيعه |
| Haklıydın. zayıf davrandım. Şimdi güçlü davranarak telafi etmeme izin ver. | Open Subtitles | كنتِ محقّة، قد كنتُ ضعيفاً فدعيني أعوّض ذلك بأنْ أكون قويّاً |
| Bıçaklama olayın yüzünden hala zayıf ve doktoru dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لا يزال ضعيفاً بعد حادثة الطعن ويقول طبيبه أنه بحاجة إلى الراحة |
| Ya da integral dersine başlayıp cebirde biraz zayıf olacaklardı. | TED | أوأن ينتقلوإلى صف التفاضل والتكامل ويكون مستواهم ضعيفاً قليلاً في صف الجبر |
| İşinizi kaybetme ya da zayıf görünme korkusuyla, bunu kimseye söylememeyi tercih ediyorsunuz. | TED | تختار بأن لا تخبر أحد خوفاً من فقد وظيفتك أو من أن يروك ضعيفاً. |
| Bu denge zayıf olmakla kalmıyor; daha da zayıflıyor. | TED | فهو لا يعد ضعيفاً فقط؛ وإنما يزداد ضعفاً |
| Böyle zayıf bünye ayaklarına yatmamalıydım. | Open Subtitles | لم يكن علي أن أختار شخصاً ضعيفاً مثل هذا لأقلده |
| Bu nedenle, nereyi güçlü tutup nereyi zayıf bırakacağına karar vermek zorundaydı. | Open Subtitles | ولذلك كان عليه أن يقرر أين سيكون قوياً وأين سيكون ضعيفاً |
| Hâlâ oldukça güçsüz, hafızası dağınık ama en azından lanet olası hastaneden çıktı. | Open Subtitles | ما زالَ ضعيفاً جداً ، ذاكرته فى فوضى لكنّه خرج من تلك المستشفى اللعينة |
| Şeker hastalığı seni güçsüz kılıyor ve sen de ona anlatmaya korkuyorsun, çünkü artık onun Süpermeni olmayacaksın. | Open Subtitles | . لكن مرض السكر يجعلك تبدو ضعيفاً, و أنت تخشى أنك إذ فاتحتها بهذا الموضوع, |
| Bu yüzden ateşbükmem çok zayıftı. Çünkü uzun yıllardır, seni yakalamak hedefimdi. | Open Subtitles | لهذا كان تسخيري للنار ضعيفاً من قبل لأني و لسنين طويلة كان اصطيادك هو دافعي |
| İnsan tarafın hep savunmasız olacak tüm insanları savunmasız yapan da bu. | Open Subtitles | ما أعنيه بأنَّ جانبك البشري سيقى دائماً ضعيفاً تجاه تلك الساحرة لأنَّ جميع البشر ضعفاء |
| Seni bu insanlarla gördükten sonra anlıyorum ki kaderini gerçekleştirmek için çok zayıfsın. | Open Subtitles | وبعد أن رأيت مع هؤلاء البشر، أدركت أنك ما زلت ضعيفاً لتنفذ قدرك. |
| Evet zayıftım, ve birden çok oldu. | Open Subtitles | حسناً، نعم لقد كُنتُ ضعيفاً و لأكثَر من مرَة واحدَة. ربما لا أزالُ شخصاً ضعيفاً |
| Buna isyan etmem gerekirdi ama kendi kuşağımdaki birçok insan gibi çok Güçsüzdüm. | Open Subtitles | كان يجب أن أثور ضد هذا, و لكني كنت ضعيفاً جداً, مثل الكثيرين من أبناء جيلي |
| Kaslı değil, ama yumuşak da değil... | Open Subtitles | ليس شخصاً ذو عضلات , و لكنه ليس أيضاً ضعيفاً |
| Nispeten kırılgan bir insana göre hayatta kalacak kadar iyileşmişsin. | Open Subtitles | لقد شفيت بما يكفي للبقاء حياً حتى بصفتك إنساناً ضعيفاً |
| Orta boylu, kahverengi saçlı, kibar, duygusuz ve hiç narin değil. | Open Subtitles | متوسطالطول، ذو شعر بني... لطيف ، هادئ وليس ضعيفاً على الإطلاق |
| Başta zayıflık olarak düşündüğünün naziklik olduğunu fark ettin ve ondan hoşlanmaya başladın. | Open Subtitles | أوّل ما فكّرتِ به أنّه كان ضعيفاً ثمّ أدركتِ أنّه لطيف، ووقعتِ في حبّه |
| Hiç kartlarını açmadı, sadece artırdı veya pas geçti. Elim zayıfken artırdı, ona tuzak kurduğumda pas geçti. | Open Subtitles | هو لا يُظهر كروتهُ أبداً, هو فقط يقوم بالمزايدة أو ينسحب يزايد عندما أكون ضعيفاً وينسحب عندما أكون أملك كروتاً قوية |
| Korku, seni durdurur ve zayıflatır. | Open Subtitles | أما الخوف فهو ما يمنعك عن التصرف ويجعلك ضعيفاً. |
| Şu an bir cep telefonu sinyalinin geçmesi için yeterince zayıflamış olabilir. | Open Subtitles | قَدْ يَكُونُ ضعيفاً بما فيه الكفاية لنقل إشارة الهاتف الخلوي خلاله |
| Kuruntuların seni zayıflatıyor, izin verde seni kurtarayım.. | Open Subtitles | والرؤى جعلتك ضعيفاً سمحت لي ان ادلف داخلك |