Yeter ki bileklerini kesmeyen biri olsun. | Open Subtitles | طالما أنها لن تجرح نفسها بشفرة حلاقة |
Yeter ki bizi öğrenmesin. | Open Subtitles | طالما أنها لم تكتشف أمرنا |
Yemek pişirebildiği ve temizlik yapabildiği sürece sorun değil. | Open Subtitles | طالما أنها يمكن أن تطبخ ونظيفة. |
Yemek pişirebildiği ve temizlik yapabildiği sürece sorun değil. | Open Subtitles | طالما أنها يمكن أن تطبخ ونظيفة. |
Ne istediğinden emin olmadığı sürece savaşmaya devam edeceğim. | Open Subtitles | لأنه يعني أن لدي فرصة. طالما أنها لا تعرف يقينًا ماذا تريد، |
Pekala. Mütevazı ve zevkli olduğu sürece sorun yok. | Open Subtitles | حسناً، طالما أنها مقبولة اجتماعياً |
Yeter ki artık canımı yakmasınlar. | Open Subtitles | لما لا؟ طالما أنها لا يؤذيني. |
Yeter ki dürüst ve korkusuz olsun. | Open Subtitles | طالما أنها صادقه و جريئه |
Ama bu, Delfi'nin suları olmadığı sürece iyi olacaktım. | Open Subtitles | و لكن طالما أنها لم تكن مياه دلفي سأكون على ما يرام |
O kadar yükü taşımak zorunda olmadığı sürece saatte 17 km'lik bir rüzgâr vince gereken enerjiyi vermeli. | Open Subtitles | رياح بسرعة 11 ميل بالساعة يجب أن تشغل الرافعة طالما أنها لا يجب عليها أن تحتمل هذه الحمولة الكبيرة |
Demek istediğim, bütünüyle bir embesil olmadığı sürece ve uzaktan çekikici göründüğü için... | Open Subtitles | ...أعني، طالما أنها ليست ساذجة كلياً ...وليست جذّابة بشكل ملفت |
Ellerin yerine gözlerin olduğu sürece sorun yok. | Open Subtitles | طالما أنها عينك وليست يدك |
Orada olduğu sürece sorun yok. | Open Subtitles | طالما أنها هناك،فإنها بأمان |