Sonuçta benim hayatım bu. Arkadaşlarımın evlerine giderim ve yemeklerini tadarım. | Open Subtitles | هذه هى حياتى فى الفترة الأخيرة أذهب الى منازل أصدقائى وأتذوق طعامهم |
Duşlarda çalışmadım, onların yemeklerini yemedim. Çalışmaya başladım. | Open Subtitles | لم أعمل في ورشهم لم آكل من طعامهم لكني بدأت أدرس |
Buradaki fikir, bedava elektrik sunma, artık onların yiyeceklerini pişirmek için odun ateşine ihtiyaç duymayacak olmalarıdır. | TED | الفكرة هي أنهم مع الكهرباء المجانية، لن يحتاجوا إلى استخدام الحطب مجددا لطبخ طعامهم. |
yemek yapıyor, temizliyor ve hatta suyla ilaç bile yapıyorlardı. | TED | وإنهم يطهون طعامهم به، وينظفون به، حتى أنهم يصنعون أدويتهم بإستخدامه. |
Yemekleri kimin getirdiğini bul, barmenlere ve dağıtım elemanına iyi bahşiş ver, önceki hafta, ulusal tatilde kim büyük siparişler verdi genellikle söylerler. | Open Subtitles | اعرف من يقدم طعامهم المفضل بخشش النادل, وفتى التوصيل ايضاً وفي العادة سيخبرونك |
Tecrübeli yetişkinler farklı bölgelerdeki mevsimlik Yiyecekleri nerede bulabileceklerini çok iyi bilirler. | Open Subtitles | الخبراء الأكبر سنا يعلمون أين يجدون طعامهم الموسمي بدقة وفي مناطق متعددة |
Bu insanlar, Yemeklerine çok acayip şeyler koyuyorlar. | Open Subtitles | هؤلاء الناس يضعون أشياء غريبة للغاية في طعامهم |
Varoşlardaki terkedilmiş mahallelerde ev hayvanları yiyecek arıyor olacaklar. | Open Subtitles | خلال الأحياء المتعفنة وبحثاً عن وجبة طعامهم القادمة |
Evlerine zorla giriyoruz, bütün yemeklerini yiyoruz lanet yataklarında uyuyoruz. | Open Subtitles | نقتحم منزلهم ونأكل طعامهم و ننام على أسرتهم |
Ama o tabak sardalyelerle dönmeye başladığında hepsi kendi yemeklerini çıkarıp paylaşmaya başladı. | Open Subtitles | وبينما كان يمرر الصحن وبه سمك السردين حصلوا جميعاً على طعامهم وبدأوا يشاركون بعضهم |
Askerler insanlara, isyancıların onları öldürüp yemeklerini çalacağını söyleyip duruyor. | Open Subtitles | الجنود يخبرون الناس أن الثوار يقتلونهم و يسرقون طعامهم |
Hayalet, bu fakir insanların kendi yemeklerini pişirecek imkânları yok. | Open Subtitles | أيها الشبح، هؤلاء الفقراء ليست لديهم وسائل لطهي طعامهم |
En önemlisi, bu, insanları yiyeceklerini korumaya ve onlar hakkında daha fazlasını öğrenmeye davet edecek. | TED | إلا أن الأهم من ذلك هو أن هذا المكان سيدعو الناس للانخراط في نقاش لكي يتعلموا المزيد عن طعامهم. |
Aynı şekilde organik tarım hareketi ve çifçi pazarlarındaki patlamanın, insanların, yiyeceklerini, endüstriyel bir zaman çizelgesine bağlı olarak yemek, pişirmek ve yetiştirmekten kaçınma konusundaki çaresizliklerinin diğer göstergeleri olduğunu düşünüyorum. | TED | وأعتقد أيضا إن الازدهارالذي شاهدته حركة الزراعة العضوية و سوق المزارعين الناهضين يوضح حقيقة أن الناس في حاجة يائسة إلى الابتعاد عن الأكل والطبخ وزراعة طعامهم على حسب جدول زمني صناعي. |
yiyeceklerini paylaşıyorlar onlarla. | Open Subtitles | ويُطْعِمونهم من طعامهم. وهم يتعاونون ويتآزرون. |
Kendim almayı tercih ederim. Merkezde nasıl yemek çıktığını bilirim. | Open Subtitles | أفضل أن أشتري طعامي الخاص، أعرف كيف يعدّ طعامهم. |
Favori Yemekleri donmuş nehirden çıkarılmış çiğ balık. | Open Subtitles | طعامهم المفضل هو شرائح السمك المسلوخة من الأنهار المتجمدة |
Yemekleri yüzünden bir hafta banyodan çıkamamıştım. | Open Subtitles | لكن طعامهم أبقاني في الحمام اسبوعاَ |
Ve yazdığına göre Yiyecekleri "devrim niteliğinde"ymiş. | Open Subtitles | بالإضافة إلى اللوحة قالت طعامهم من الزمن القديم ـ |
Bütün Yiyecekleri konservedeydi ve bugün hâlâ raflardalar. | Open Subtitles | أتي كل طعامهم في معلبات و التي لا تزال على الأرفف اليوم |
Yemeklerine bir şey mi koyalım, arabalarını mı çizelim? | Open Subtitles | نضع شيئاً ما في طعامهم ؟ نخدش سيارتهم بمُفتاح ؟ |
Ama yiyecek kaynaklarının kaybolmasıyla, bu hayvanlar ölüp gitti. | Open Subtitles | لكنّ، حينما اختفى مصدر طعامهم انقرضت هذه الحيوانات. |
Kafayı mı yedin? Onların yemeğini yiyecek halimiz yok. | Open Subtitles | هل انت مجنونة لن نتوقف من اجل طعامهم |