Ama hastane dört saat uzaktaydı. Ve Sevitha'nın oraya gidecek gücü yoktu, ve bebeği öldü. | TED | لكن ذلك المستشفى كان على بُعد 24 ساعة. ولم تستطيع سيفيزا توفير وسيلة للوصول هناك، لذا فقد مات طفلها. |
Sanırım Amerika'dan geliyordu. bebeği New York'ta doğmuş. | Open Subtitles | أرسلت حالات صدمة الغارات . طفلها كان ولد في نيويورك. |
Bu kadını ve çocuğunu dün bu mağazadan kovdun mu? | Open Subtitles | هل إبعاد هذه المرأة و طفلها من متجرك أمس؟ فعلت. |
çocuğu doğuracak kadına yardım için giderse, asla "The Tonight Show"a yetişemem. | Open Subtitles | سوف يساعد تلك المرأة فى انجاب طفلها لن اذهب ابدا الى البرنامج |
Saf olan anne bebeğinin üşüdüğünü düşünüp, üzerine bir battaniye koymak isteyecek. | TED | الأم البسيطة تظن أن طفلها بردان، تريد وضع غطاء على الطفل. |
Bayan Boatman, doğmamış çocuğunun, babasının kim olduğunu söylediğinde alaka ortaya çıkacaktır. | Open Subtitles | التعلق سيكون واضحاً عندما تقوم السيدة بالإعتراف بهوية أب طفلها الغير مولود |
Teyzem misafir geleceği zaman işi gücü bırakıp Bebek Hanım'ını banyoya sokardı. | Open Subtitles | كانت عمتي عندما تسمع بمجيئ ضيوف تترك كل شئ و تحمّم طفلها |
16 yaşında çok yanız bir kız ilk doğan oğlunu bıraktı. | Open Subtitles | فتاة وحيدة في السادسة عشر من عمرها، وهبت طفلها الـأول للتبني. |
Ve ona bunun onun da bebeği olabileceğini söylemeye çalıştım ama ama beni anlamadı ve bana çok sinirlendi. | Open Subtitles | و.. وأوضحتُ لها أنه يمكن أن يكون طفلها أيضا. لكنها لم تتقبَّل ذلك, وغضبتْ عليَّ |
Psikozu yüzünden erişebildiği her çocuğu bebeği sanıyor olmalı. | Open Subtitles | لا بد ان ذهانها يعكس طفلها على اي طفل تستطيع الحصول عليه |
Ablan sonra bebeği getirecek... etrafta olması güzel. | Open Subtitles | اختك سوف تحظر طفلها لاحقآلذلك.. كوني متواجدة |
Onunla ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum. Ölen kocasını, çocuğunu, ailesini. | Open Subtitles | أريد أن أعرف كل شيء عنها زوجها الراحل ، طفلها وأسرتها. |
Karısı bunu öğrendiğinde geriye kalan tek çocuğunu kaptığı gibi kaçtı. | Open Subtitles | عندما اكتشفت زوجته الأمر هربت مع طفلها الوحيد الباقي بين ذراعيها |
En solda ölü çocuğunu tutan bir kadın çığlık atıyor. Gözleri göz yaşı biçiminde yüzünden akıyor ve başı bebeğininkini yansıtmak için anormal bir şekilde geriye eğilmiş. | TED | في أقصى اليسار تُطلق امرأة تحمل طفلها الميِّت صرخة، تنزلق عيناها أسفل وجهها في شكل الدموع وينحني رأسها إلى الوراء على نحو غير طبيعي لتعكس رأس طفلها. |
Fallon'un çocuğu oldu ve bu yüzden daha da paranoyaklaştın diye onu kıskanıyorsun. | Open Subtitles | كنت غيورة لأن فالون كان لديها طفلها وهذا يجعلك أكثر من جنون العظمة |
çocuğu uyuyormuş o yüzden gürültü etmeyin diyor. | Open Subtitles | تقول بأن طفلها نائم لذلك لا تسبب أى ضوضاء |
Bu kadınla çocuğu Roma'daki evime gönderilsin. | Open Subtitles | هذه المرأة هي و طفلها يتم نقلهم إلى منزلي في روما |
Elimde olan tek şey Laura'nın bebeğinin kaçırıldığına dair sözü. | Open Subtitles | حسنا، أنا فقط كان لا بدّ أن آخذ لورا الكلمة حول طفلها الرضيع أن يختطف. |
Bir kadın geldi, kendisinin ve çocuğunun hayatını kurtarmak için acilen sezaryen olması gerekiyordu. | TED | امرأة حضرت، وتحتاج لعملية قيصرية طارئة لسلامة حياتها وحياة طفلها. |
O ekibini bir takımın parçası olarak görüyor ve tek bir amaçları var: annenin dünyaya sağlıklı bir Bebek getirmesini sağlamak. | TED | ترى موظفيها كجزء من فريق إلى جانب المرأة وأسرتها يسعى لهدف واحد: أن تلد الأم طفلها بصحةٍ تامة. |
Sonuçta Shakespeare oğlunu, turtanın içinde yiyen bir kadını yazmış. | Open Subtitles | أقصد، شيكسبير بحق المسيح جعل أماً تأكل طفلها في فطيرة |
Evet, ama onun bebeği Tanrı'nın oğlu değildi. | Open Subtitles | نعم، لكن طفلها الرضيعَ كَانَ لا إبنَ الله. |
Çocuğuna çocuk Felci aşısı yaptırmayacakmış. Kesinlikle. | TED | لم تكن تنوي أن تُطعّم طفلها ضد شلل الأطفال . مستحيل. |
Doğum zamanı geldiğinde, ilk doğan bebeğin kendisininki olması için son derece pahalı ilaçlar ısmarladı ve benden önce doğurmak istedi. | Open Subtitles | .. .عندما أقترب وقت الولادة أرادت أن تنجب طفلها أولاً |
Şu uğraştığın kadın- ondan ve çocuğundan ellerini çek | Open Subtitles | تلك المرأة التي كنت تتشاجر معها، إبتعد عنها وعن طفلها |
çocuklarını buraya bırakma kararı veren kadınlar büyük stres altında. | Open Subtitles | المرأة التي تتخذ القرار بأن تتركَ طفلها معنا تحتَ ضغطٍ ضخمٍ نحنُ نتفهم ، لكن هذهِ المرأة احتطفت وقُتِلت |
Kadın: Şimdi, çocuğun iyileştiğini ve okula gittiğini söylüyor. | TED | المرأة: الآن، إنها تقول أن طفلها قد تحسن وذهب اليوم إلى المدرسة. |
En son, bebeğiyle birlikte bir kahve dükkanından çıkarken görülmüş. | Open Subtitles | اخر مرة تمت رؤيتها تغادر محل قهوة مع طفلها الرضيع |
Bir anne oğlunun yalnız ve başının dertte olduğunu duydu. | Open Subtitles | عندما تسمعُ الأمُ بأن طفلها وحيد، و يعاني من المشاكل. |