Kendime, ailemizi korumak için bunun ümitsiz bir çaba olduğunu söyleyip durdum. | Open Subtitles | ظللت أقول لنفسي أن هذا كان محاولة يائسة للحفاظ على سلامتنا. |
Ona güzelliğinin yüreğinden geldiğini söyleyip durdum. | Open Subtitles | ظللت أقول لها جمالها من الداخل. |
Ama ben sürekli ona, "hayır, hayır, dinle." "Sağlık görevlileri yolda" diyordum. | Open Subtitles | لكننى ظللت أقول لها "لا،لا، استمعى إلىّ، المُسعفين فى الطريق" |
Ama ben sürekli ona, "hayır, hayır, dinle." "Sağlık görevlileri yolda" diyordum. | Open Subtitles | لكننى ظللت أقول لها "لا،لا، استمعى إلىّ، المُسعفين فى الطريق" |
Dedim ki... Hayır dedim. O ne derse desin hayır demeye devam ettim. | Open Subtitles | لم أقل شيئاً,قلت لا عن كل شيئ قالة,ظللت أقول لا |
Ve sizler sürekli başka birini yerleştirmeyi önerdiniz, ve ben Melissa demeye devam ettim. | Open Subtitles | أنتم يا رفاق ظللتم تدفعون بالناس نحوي وأنا ظللت أقول (ميليسا) (ميليسا) ، (ميليسا) |
Sana o kadar söyledim onu Londra'ya kardeşimin yanına gönderelim diye. | Open Subtitles | ظللت أقول لك دعونا نرسله إلى لندن، في أختي. |
söyleyip durdum. söyleyip durdum. | Open Subtitles | ظللت أقول لها ظللت أقول لها |
Sana defalarca söyleyip durdum. | Open Subtitles | ظللت أقول لك |
Sabah o kadar söyledim. | Open Subtitles | ظللت أقول لك كل صباح. |