| Eski Dünya'nın Yedi harikası efsanesine göre sadece Giza Piramitlerinin kalıntıları | Open Subtitles | من بين عجائب الدنيا السبع القديمة فإن اهرامات الجيزة هى العجيبة الوحيدة التى بقيت لنا حتى اليوم |
| Bu objeler o kadar güçlüdür ki... kainatın bütün diğer harikalarını parçalayabilirler. | Open Subtitles | هناك أجسام قوية جداً بحيث يمكنها تمزيق جميع عجائب الكون الأخرى بعيداً. |
| Onlara, evrenin mucizelerini göstermekten çok ucuz numaralar çekebilmek için. | Open Subtitles | ليس لتريهم عجائب الكون بل حتى توجه لهم ضربات كلامية غير عادلة |
| Ve böylece, büyük ulusumuz adına doğa harikalarından birini ithaf etmenin gururunu yaşıyorum. | Open Subtitles | و هكذا ، نيابة عن الكومنوولث العظيم إننى فخور بإهداء إحدى عجائب الطبيعية |
| Üç defa hoşgeldin, Sinbad. Savaşı önlemede mucize yarattın. | Open Subtitles | "مرحبا بك ثلاث مرات "سندباد لقد فعلت عجائب لتفادى الحرب |
| Dünyanın yedi harikasından biri bu. | Open Subtitles | أتعرف أنه أحد عجائب الدنيا السبع فى العالم. |
| Artık laboratuarın her masasında bulunan iyi tasarlanmış mikroskoplarla yeni mucizeler açığa çıkarılıyordu. | Open Subtitles | أضحي الآن هناك مجهر جيد الصنع عند كل مقعد بالمعمل يستخدم في كشف عجائب جديدة |
| Modern dünyanın 8. harikasının yıkılması utanç olurdu. | Open Subtitles | سيكون أمراً مؤسفاً أن ينهار ثامن عجائب الدنيا |
| Şimdi, biliyorum ki böyle bir durumda cana yakın davranıp, bu kutsal birleşmenin mucizelerine methiyeler düzmem bekleniyor. | Open Subtitles | والآن، أعلم أن مناسبة كهذه، من المُتوقع أن أكون لطيفًا، ومُغاليًا في ثنائي على عجائب هذا الرباط المُبارك. |
| Eski zamandan kalma ihtişamın mucizelerinin şahidi. | Open Subtitles | كن شاهدا على عجائب المجد القديم |
| Tesla çocukluğundan beri, bir büyük doğa harikası olan Niagara Şelâlelerinin gücünden faydalanabilmenin hayallerini taşıyordu. | Open Subtitles | منذ الطفوله , حلم تيسلا بتوليد الكهرباء باستخدام عجيبة من عجائب العالم تسمي شلالات نياجرا |
| Giza piramitleri dünyanın yedi harikası arasında antik çağdan günümüze kadar dayanabilen tek yapı. | Open Subtitles | الوحيدة من عجائب الدنيا السبع الباقية من العصر القديم حتى العصر الحديث. |
| Evet, bu 'Dünyanın Yeni Yedi harikası'nı seçecek jürinin programı. | Open Subtitles | هذا هو الجدول الزمني للمُحَكمين لاختيار عجائب الدنيا السبع |
| Harika arkadaşlarımız vardı ve dünyanın çeşitli harikalarını gördük, Kilimanjaro, Serengeti ve Olduvai Gorge gibi. | TED | كان لدينا أصدقاء رائعون و شهدنا عجائب الدنيا مثل كلمنجارو , سيرينجيتي , و اولدوافي جورج |
| Bilimin harikalarını keşfetmeden önce yoksul çiftçiler ülkesinde basit bir çiftçiydim. | TED | قبل أن أكتشف عجائب العلم، لقد كنت فلاحاً بسيطاً في بلد لفلاحين فقراء. |
| Bana kainatın tüm mucizelerini gösterdin ve bütün bu olasılıklarını. | Open Subtitles | ... لقد أريتني كل عجائب الكون و كل هذه الاحتمالات |
| Ülkenin batısında, doğal dünyanın harikalarından birinin oluşmasına neden oluyorlar. | Open Subtitles | ،في غرب البلاد تؤدّي لإحدى عجائب العالم الطبيعي |
| mucize yaratamıyor ama bir kral olarak selamlanıyor. | Open Subtitles | قال انه لا يقدم عجائب لكن اشاد كملك. |
| Dünyanın yedi harikasından biri. | Open Subtitles | الوحيــد مـــن عجائب الدنيا السبع الــــذي لا يزال منتصــــبا |
| Antik dünyanın dokuzuncu harikasını görmek üzereyiz ve ben kameramı bile getirmedim. | Open Subtitles | نحن بصدد رؤية العجيبة التاسعة من عجائب العالم القديم لو أنني أحضرت معي الكاميرا |
| Vahşi Çocuk'un başkentin harikalarına hayret ettiği çok açık. | Open Subtitles | سيكون الطفل المتوحش أعجوبة من عجائب باريس |
| Çağın mucizesi gelişmiş hidroponi sağ olsun. | Open Subtitles | الفضل يعود إلى إحدى عجائب الزراعة المائية المتقدمة الحديثة |
| Ekipten hiç kimse Antarktika'daki tek bir dağın bu kadar çok harikayı barındıracağını hayal edemezdi. | Open Subtitles | لم يتصور أحدٌ من الفريق أنّ جبلاً واحدٌ من أنتاركتيكا قد يأوي عجائب كثيرة لهذه الدرجة |
| Dünyanın 18. harikasıymış gibi davrandığın o 18 yıllık boktan viskinden bile içtim. | Open Subtitles | أنا شـربت وعمري 18 سنة ليس مثلك شربت في عمرك الآن وكأن الشـراب احد عجائب الدنيا |