...parmaklarının ucunda dans ederken ve suluboyalarını alıp resim yaparken izlemek epey korkunç bir şey. | Open Subtitles | يرقص على أطراف أصابعه على بعض الموسيقى البلهاء و يقوم برسم كل أنواع الرسومات المضحكة بالألوان المائية |
Bu yüzden etrafta parmak ucunda dolaşırsan sevinirim. | Open Subtitles | فإذا توجب عليك المشي فسأقدر أن يكون على أطراف أصابعك |
2 gün önce, Amerikalı bir diplomat Prag'ın hemen dışında ölü bulundu. | Open Subtitles | منذ يومين ، عثر على دبلوماسى أمريكى قتيلا على أطراف براج |
Galaksimizin hemen dışında küçük bir gezegen. | Open Subtitles | إنه كوكب صغير على أطراف مجرّتنا |
Magistra'nın karavanı şehrin kenarında bulunmuş. - Muhafızları öldürülmüş. | Open Subtitles | قافلة القاضي عُثر عليها على أطراف البلدة وحراسه قد قتلوا |
Korunun kenarında biri daha var. | Open Subtitles | هناك شخص أخر على أطراف الغابة. |
Tamam şehrin kıyısındaki mezarlığa gidiyoruz. | Open Subtitles | حسناً، ها نحن ذا. المقابر موجودة على أطراف المدينة |
Ve konumunu şehrin kıyısındaki dört blokluk bir alana indirdim. | Open Subtitles | قمت بتقليض موقعه الى اربعة بنايات على أطراف المدينة |
Hayır. Tırnaklarının ucunda oje yok. Gördün mü? | Open Subtitles | كلا ، لا يوجد طلاء على أطراف الأظافر أترى؟ |
Parmak ucunda yürümenize gerek yok. Artık rahatsız olmaz. | Open Subtitles | لا حاجة أن تأتي على أطراف قدميك لا يمكن إزعاجه الآن |
Gecenin mumları sonuna kadar yandı ve şen gün dağların tepesinde parmak ucunda duruyor | Open Subtitles | شمـوع الليـل تـحترق وأيـام الـسعادة تـقف على أطراف قـدميـها فوق الـجبـال الضبـابية. |
Dene bakalım. Olmazsa parmaklarının ucunda durup kendini yukarı kaldır. | Open Subtitles | نعم، جربي هذا، وربماً تقفين على أطراف أصابعك |
Purkersdorf Sanatoryum burada, Viyana'nın hemen dışında. | Open Subtitles | مصحّة "بوركرسدورف"، على أطراف "فيينا". |
Korunun kenarında biri daha var. | Open Subtitles | هناك شخص أخر على أطراف الغابة. |
Ormanın kenarında ve hızlı geliyor. | Open Subtitles | -إنّه على أطراف الغابة ويتقدّم بسرعة |
Erin, şehrin kıyısındaki eski füze deposundan çarpıcı haberler var. | Open Subtitles | "إيرين)، لقد تلقينا للتو أخبار عاجلة من) منصة الصواريخ القديمة على أطراف المدينة". |