Şimdi Gitmem gerek. Takma kafaya, ha, şampiyon? | Open Subtitles | اسمع على الذهاب خذ الامور ببساطه ايها البطل |
Artık Gitmem gerek. Gece burada buluşuruz. | Open Subtitles | حسناً على الذهاب لنتقابل هنا مجدداً في المساء |
Tamam, kateter girdi. Masaja Devam et. | Open Subtitles | حسنا، خط يوجد في . حافظ على الضغط على الذهاب. |
Aslına bakarsan ben de gitmek için zorlandım, bilirsin, ailem. | Open Subtitles | أنا أيضا مجبرة على الذهاب في الحقيقة، من طرف العائلة |
- Ona çok iyi bakacaklardır. - Anne, sanırım Netherfield'a Gitmeliyim. | Open Subtitles | ـ سوف يتم الأعتناء بها جيداْ ـ أظن أن على الذهاب الى نيذرفيلد |
Şimdi, gitmem lazım, Anne. Onu eve götürün, tamam mı? | Open Subtitles | على الذهاب الآن يا أمى أذهبوا بها للبيت ، حسنا؟ |
Hayır, önemli değil. gitmem gerekiyor zaten. | Open Subtitles | لا ، لا بأس ، يجب على الذهاب على أية حال |
Onun üniversiteye gidip mühendis olmasını isteriz, ama bağışlarımız sadece temel şeyleri baz alıyor: Çadır ve battaniyeler, yatak ve kap kaçaklar, erzak ve bir miktar ilaç. | TED | نودّ لو نساعده على الذهاب إلى الجامعة ونساعده ليصبح مهندساً، ولكن الأولوية لتمويلكم يركز على أساسيات الحياة: الخيام والبطانيات والفرش وأدوات المطبخ والحصص الغذائية والقليل من الدواء. |
Kahvaltı için hep oraya giderdik. | Open Subtitles | إعتدنا على الذهاب هناك من أجل الفطور دائماً |
Gitmem gerek, çünkü Tamam, bu başladı alabilirsiniz... | Open Subtitles | حسنا ، يجب أن نبدأ سريعا لأننى يجب على الذهاب |
Gitmem gerek. Sadie suçiçeği çıkarmış galiba. | Open Subtitles | يجب على الذهاب سايدي ربما لديها جديري الماء |
İki tane acil sipariş için onun işyerine Gitmem gerek. | Open Subtitles | على الذهاب لعملها لكي اجلب لها شحنتين عاجلة |
Kamajii seni geri dönmeye ikna etmeye ya da kandırmaya çalışacak ama sen ısrarla iş aramaya Devam et. | Open Subtitles | سيحاول كاماجي ان يجبرك على الذهاب ولكن استمرِ بطلب العمل |
- Pekâlâ, Deni Devam et! - Siz cidden beni hatırlamıyor musunuz yani? | Open Subtitles | الاستمرار في الحوار، والحفاظ على الذهاب. |
Devam et, Devam et. | Open Subtitles | تبقي فقط على الذهاب، والحفاظ على الذهاب. |
Bir hafta sonu balığa gitmek için sözleştik ama asla gelmedi. | Open Subtitles | في نهاية الاسبوع عزمنا على الذهاب للصيد لكنه لم يأتِ أبداً |
O, çok ikna edici bir adam. gitmek için ısrar etti. | Open Subtitles | أوه ، انه رجل مقنع جدا لقد أصرّ على الذهاب |
Belki de Gitmeliyim. Bekle. Bu bir hata. | Open Subtitles | أعتقد أن على الذهاب انتظري , هناك خطأ ما , أنا لست شاذا |
Hastam için bir donör bulmuşlar. Üzgünüm kızlar, Gitmeliyim. | Open Subtitles | لقد وجدوا متبرع لمريضى على الذهاب ، وأعتذر عن هذا |
Şimdi, gitmem lazım, Anne. Onu eve götürün, tamam mı? | Open Subtitles | على الذهاب الآن يا أمى أذهبوا بها للبيت ، حسنا؟ |
Davet edildiğim yerlere gitmem lazım yoksa çok yalnız kalırım. | Open Subtitles | ينبغى على الذهاب أينما دُعيت وإلا سأكون وحيدة. |
Neden, aslına bakarsanız gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | السبب، اه، خلاف ذلك، وصلت إلى الحصول على الذهاب. |
Eve gidip Laboratuvarımdan eşyalarımı alayım. | Open Subtitles | سيكون على الذهاب إلى البيت لأحضر بعض الأشياء من المعمل |
Küçükken gulyabaniler ile karşılaşmak için arkadaşlarımla sık sık ormana giderdik. | Open Subtitles | ،عندما كنتُ صغيرًا، أردتُ أن أقابل روحًا .لذا واظبتُ أنا و صديقي على الذهاب إلى الغابةِ دائمًا |
Siz Devam edin. | Open Subtitles | كنت أفضل الحصول على الذهاب. |
Ama biri bana ne olduğunu merak etmeden önce tekrar gitsem iyi olacak. | Open Subtitles | ولكنني أفضل الحصول على الذهاب مرة أخرى قبل عجائب شخص ما حدث معي. |
Sakin ol! Onunla gitmek zorunda değilsin! | Open Subtitles | انظري ، عليك ان تهدئي انت غير مجبرة على الذهاب |
Müzelere gitme adetim yoktu. | TED | لم اعتد على الذهاب إلى المتاحف في صغري. |