"على حق" - Translation from Arabic to Turkish

• haklıydın
• Doğru
• haklıdır
• haklıyım
• haklıymış
• haklısındır
• Haksız
• haklıysa
• haklı
• haklıysam
• haklıydı
• haklısınız
• hakkı
• haklısın

Beni seç! Hayır, haklıydın! Evliliğime bir şans daha vermeliyim.
لا انت على حق يجب ان اعطى زواجى فرصة ثانية

Sen haklıydın, sadece senin canını yakmadım kendi canımı da yaktım.
وكُنتِ على حق, أنا لَم أؤذيكِ فقط, وإنما قُمت بأيذاء نفسي.

- Kesinlikle Doğru. Ben sahnedeyken ikinci defa salonu terk etti.
أنها بالتأكيد على حق لقد خرج أحدهم من مسرحيتي للمرة الثانية

Müşteri her zaman haklıdır. Herkes bu yönümüze bayılır. Şimdi, başla bakalım!
العميل دائماً على حق وهذا ما يعجب الجميع بنا ، والآن كدسها

Bu konularda çok kuşkucu olduğunuzu biliyorum, ama eminim ki bunda ben haklıyım.
أعلم أنك متشكك بهذا الخصوص لكننى واثقة أنى على حق فى هذا الأمر

Seni alçak, korkak, iğrenç şey! Haklıymışlar. Hepsi haklıymış.
لقد كانوا جميعاً على حق أنت لست رجلاً مهذبا

Onun karşına çıkan en harika adam olduğunu düşünebilirsin, belki haklısındır da.
ربما تظنين أنـّه، أفضل فتى رأيتيه بحياتكِ. و ربما تكونين على حق.

O zaman Quaker oldum. Kim haklı kim Haksız umurumda değil.
لهذا السبب أصبحت غريبة لا أبالى بمن على حق ومن مخطئ

Eğer Berlin haklıysa, yakaladığımız ikinci dizeye göre işgal 24 saat içinde başlayacak demektir.
إذا كانت برلين على حق فعندما نعترض السطر الثاني من القصيده فهذا يعني ان الغزو سيتم خلال 24 ساعة

Diğer bir deyişle, politik olarak haklı olabiliriz ama duygusal olarak yanlış.
بكلمات أخرى، بإمكاننا أن نكون على حق سياسياً لكن على خطأ عاطفياً.

- Dinle, düşündüm de bu olaya olan yakınlığım falan, sen haklıydın.
إسمعي كنت أفكر في الأمر أمور المنافع المتأخرة .. كنت على حق

haklıydın. Bir portrede ölümcül bir şey olabilir.
أنت على حق ، يمكن أن يكون هناك شئ قاتل في هذه الصورة

Musa'ya gittiğimde kötü olduğumu düşündün ve haklıydın.
كنت تعتقد أننى آثمه عندما ذهبت إلى موسى و أنت كنت على حق

Haksızdım ve sen de bana böyle davranmakta haklıydın.
لقد أخطأت وأنت كنت على حق فيما فعلت إعفو عنكِ ؟ اجل ..

Doğru söylüyorsun, oğlum kutsal topraklarda ruhları çok daha huzurlu olacaktır.
أنت على حق يا بنيّ سترقد أرواحهم بسلام في أرضٍ مقدسة

Belki de şairler haklıdır. Belki tek cevap aşktır.
لربما الشعراء على حق لربما الحب هو الجواب الوحيد

Belki de haklıdır. Dünya kendi başının çaresine bakabilir.
ربما كانت على حق العالم يجب أن يترك ليعتني بنفسه

haklıyım. Ertelemeye çalışıyorsun.
لقد كنت على حق ، إنك تحاول أن تنهى الموضوع ، إنك لا تريد حقاً أن تتزوجنى

- Bay Neale. Kartvizitleri gözden geçirmeyi akıl eden oydu ve haklıymış da.
انه من اقترح ان نبحث فى الكروت, وقد كان على حق

Belki haklısındır, ajanlık ve aile işleri bir arada yürümez.
ربما انت على حق التجسس والأبوة والأمومة فقط لن يتوافقان

Gerçek şu ki Kıbrıs kaydı sahteydi. Sen haklısın onlar Haksız.
الحقيقة ان تسجيل قبرص مزيف وانت على حق وهم على باطل

Ve, eğer Binbaşı Carter haklıysa, geçit kapanacaktır.
وإذا كانت الرائد كارتر على حق البوابة ستغلق

haklı ama ayak altında dolaşmaktansa yapılacak bir sürü iş var.
أنه على حق لكن هناك الكثير من العمل يجب أن يعلق

Eğer haklıysam gazetenin saygınlığını suratında patlayacak bir hikayeye bağlayacak mısın?
وهي هراء أيضا واذا كُنْتُ على حق فهل ستخاطر بسمعة الصحيفة

Kendra haklıydı. Azdım, ya da onun gibi bir şey.
كندرا كانت على حق أنا مثارة أو شيئ مثل ذلك

İkiniz de haklısınız. Beni gördüğünüze şaşırdınız mı Bay Ludwig?
كلاكما على حق هل تدهشك رؤيتى يا سيد لودفيج ؟

Kim alışveriş yapma hakkı için ödeme yapma fırsatını reddeder ki?
من يستطيع أن يرفض فرصة الدفع للحصول على حق التسوّق ؟

haklısın. Biz zavallı eski dostlar kendimiz karar vermek zorunda kalabilirdik.
أنت على حق , نحن الرجال الأغبياء يجب أن نفكر بأنفسنا