Her ne kadar içinde çok fazla yaşam olduğunu bil sekte 17 senesini gördüğümüz için Tanrı'ya teşekkür ederiz. | Open Subtitles | بالرغم من عدم عيشه لفترة طويلة و لكننا نشكر الله لوجوده بيننا طيلة 17 عاما |
Ama romanınızı bitirir bitirmez, çocuklarınız için evlerinin yakınında konforlu bir yaşam için düzenlemeler yapabileceğinizden epey eminsiniz? | Open Subtitles | ولكن حالما تنتهي من روايتك أنت تؤكد انه حينها ستستطيع أن تؤمن عيشه مريحه لأطفالك؟ |
Burada neden yaşadığı hakkında hiçbir fikrin var mı? | Open Subtitles | أقصد، هل تملك أدنى فكرة عن سبب عيشه هنا؟ |
Slash'in nerede yaşadığını söyleyemem, çünkü o bir yerde yaşamıyor. | Open Subtitles | ،لا يمكنني أن أخبركما بمقر عيشه لأنه لا يعيش بأيّ مكان |
O politikacıydı. yaşamak için yalan söylerdi. | Open Subtitles | ، لقد كان سياسيًّا إنه يكذب من أجل لقمة عيشه |
Adam 21 yaşında, ailesiyle yaşıyor, ve bir önlük giyiyor. | Open Subtitles | يبلغ الـ 21 ويعيش مع والديه ويرتدي مئزراً ليكسب عيشه |
Kersek bunlarla uğraşarak geçimini sağlıyor. | Open Subtitles | إنه يعتمد على هذه الصفقات ويكسب عيشه منها |
Bu yüzden sıtmanın yaygın olduğu kesimlerde ortalama yaşam beklentisi, sıtmanın az görüldüğü bölgelere göre çok daha az. | TED | و لذلك فإن الناس الذين يعيشون في مناطق موبوءه بالملاريا سيكون متوسط العمر المتوقع لهم عيشه أقل من الناس الذين يعيشون في مناطق محدودة فيها الملاريا |
Babanı boş ver. Çocuklarını barmenlik yaparak büyüttün. Rahat bir yaşam sürdünüz. | Open Subtitles | لقد ربيتي طفلين منه, انها عيشه جيده |
Öyle bir adam, arabasını, evini ve yaşam tarzını sever. | Open Subtitles | رجل كهذا يحب سيارته ومنزله ونمط عيشه |
Onun yaşadığı yeri bilmemiz gerektiğine karar verdim. | Open Subtitles | قررت معرفة مكان عيشه |
Jimmy yaşadığı yeri duymuş ve ona şanslı köpek demişti. | Open Subtitles | لقد سمع (جيمي) مكان عيشه وقال أنه طفل محظوظ |
Nerde yaşadığını öğrenmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | ما الذي سأله؟ فقط أراد ان يتأكد من ان هذا مكان عيشه |
Bu köyün yakınlarında bir yerde yaşadığını falan da unut. | Open Subtitles | انسَ أنه من المفروض عيشه في الضواحي |
Neden nerede yaşadığını görmeye gidiyoruz? | Open Subtitles | ولماذا علينا رؤية مكان عيشه ؟ |
yaşamak için başka devletlerin yönetimine el koyulmasına yardım eden biri için fazla felsefi bir düşünce. | Open Subtitles | إنه متأمل، سلوك روحي جدا، بالنسبة لرجل يكسب عيشه عن طريق العمل في تثبيت أنظمة الحكم العميلة. |
Tek söylediğim senaryoyu düşünmekle yaşamak farklı şeyler | Open Subtitles | ما أود قوله أن التفكير في الأمر يختلف عن عيشه |
Şey,Bette ne düşünüyodu bilmiyorum Yani,... Tina gibi bir kadını yaşamak için tahta çakan biri için bırakıp gitmezsin. | Open Subtitles | لا أعلم بماذا كانت تفكر به (بيت)، أعني من يهجر إمرأة كـ(تينا) من أجل شخص يدق المطارق ليكسب عيشه |
Bu yüzden batmadan çok zengin yaşıyor ama değil.. | Open Subtitles | ذلك هو سبب عيشه كمليونير فاسد لكنه ليس كذلك |
Yoksa arabasını ara, orada yaşıyor. | Open Subtitles | إذا لم يرد عليكِ ابحثِ بالسيارة عن مكان عيشه |
Hemşehrisi olan insanların zaaflarını istismar ederek geçimini sağlamaya hakkı olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | ... لكني لا أحترم حقه في كسب لقمة عيشه عن طريق استغلال نقاط ضعف زبائنه |
Garry Webb, bir daha asla gazeteci olarak geçimini sağlayamadı. | Open Subtitles | {\cH00FFFF}لم يتمكن (غاري ويب) من كسب .لقمة عيشه كصحفي مُجدداً |